"Justin," dedim ona yaklaşırken.
"Ne oldu sana?" Telaşla yanına oturdum. Vücudum kasıldı. Ne için böyle bir tepki verdiğimi bilmiyorum fakat, ağlıyor muydu o?
"Riley?" Diye sorguladı, benim olup olmadığımı kontrol etmek için.
"Benim." Onu yanıtladım. Yanındaki boşluğa oturdum.
"Burada ne işin var?" Dedi, sorumu es geçerek.
"Hava almak için çıkmıştım." Yalan söyledim.
"Gecenin bu saatinde?" Kaşını kaldırarak sordu.
"Evet, yani ben hep bu saatlerde çıkarım." Saçmalıyordum.
Güldü. "Tanrım, aşık olduğum kıza bir bak," kalbim büküldü. "Gece saat üçte hava almaya çıkıyor."
Göz yaşlarının ıslattığı yanaklarını kazağının koluyla sildi.
Söylediği sözleri duymamazlıktan geldim.
"Her neyse," yanağımı kaşıdım.
"Ağladın mı sen?" Bu soruyu sormak bile boğazıma bir yumru yerleştirmişti.
"Belli oluyor mu o kadar?" Gülerken göz yaşları tekrar aktı.
Canım acımıştı. Lanet olası Bieber ağlamamalıydı.
Başımı salladım, ama gözlerimi elmacık kemiklerine doğru süzülen damlalardan alamıyordum.
"Riley," acıyla hıçkırıp beni kendine çektiğinde, içimde bir his, onu ağlatan her neyse yakıp yıkmak istedi.
Dudağımı kanatana kadar ısırdım.
O, benim omzumda ağlarken ben de ağladım. Neden böyle oldu bilmiyorum ama gözyaşları canımı acıtıyordu.
"Ağlama," derken beni o kadar sıkı sarmıştı ki, hiç bırakmayacakmış gibi hissettirdi.
"Babam,"dedi en sonunda sakinleştiğinde, kafasını ordan kaldırmadı. "Evlenecekmiş."
O an beynimden vurulmuşa döndüm.
Babası evleniyordu.
Ben Jeremy'nin evlenme teklifini kabul etmiştim.
Soy adları Bieber'dı.
Göz renkleri, saç renkleri aynıydı.
Aksanları aynıydı.
Şu zamana kadar, inkâr edip kabullenmediğim gerçek, suratıma balyoz gibi çarpmıştı.
Jeremy Bieber, Justin Bieber'ın babasıydı.
Onu ağlatan neyse yakıp yıkmak istediğimi söylemiştim. Şu an kendimi mi öldürmeliydim?
TeamJustin?
TeamJeremy?(Çaktrmayn ben ceremiciyim asdg)