Çocuğu yoktu.
Tanrım, düşündüğüm şey doğru değildi.
Bana yalan söylüyor olamazdı.
Justin, onun çocuğu değildi.
Bu bir çok şeyi değiştirebiliedi.
Mesela hâla Justin'i sevdiğimi biliyordum.O ise beni sevdiğini söylüyordu. İnanmamakta ısrar ederdim fakat, gözlerine her baktığımda yanan ışık ona bir şans vermemi söylüyordu.
Yalan söylüyorsa, hayatım biterdi.
Kendimi bir sürtük gibi hissetmeme rağmen, ayaklarım beni onun evine götürdü. İlk defa kalbimi dinledim.
Zile bastım, kapıyı açmasını bekledim.
İki dakika sonra kapı açıldığında heyecanla başımı eğdiğim yerden kaldırdım.
Görmek istediğim şey, saçı başı dağılmış bir Justin Bieber değildi.
Ve altında sadece baksır olmasını da beklemiyordum. Uyuyor muydu acaba?"Riley," dedi telaşla. "Burada ne arıyorsun?" Böyle bir tepki bekleyip beklemediğimi de bilmiyordum.
"Şey, aslında buraya seninle-"
"Justin," dedi yukarıdan bir kız ve ben olduğum yerde yok olmayı diledim. "Gelmiyor musun?"Yutkundum. Olduğu yerde telaşla kapıya tutundu. Elini saçlarında gezdirdiğinde artık gitmem gerektiğinin farkındaydım.
"Ben," dedim, sesim o kadar kısıktı ki duyup duymamasını umursamadım. "Gideyim."
Ağzını açtı, fakat dudakları arasından çıkan tek şey, bitirdiğinin kanıtı olan hıçkırıktı.