◆ Thirty Five

2.3K 164 26
                                    

Çaresizlik. Şu an bulunduğum yeri anlatmama yarayacak en iyi kelimeydi. Arabası ağır çekimdeymiş gibi ilerlerken ne yapacağımı bilmiyordum. Anlık bir şeydi. Düşünürsem, kaybederdim. Birden gerçeğe döndüm. Derin bir nefes dudaklarımın arasından kaçarken, sanki yeni sudan çıkmış gibiydim.

Etrafıma baktım. Arabası hızlanmaya başlarken düşünmeden koştum. Nefes nefese kalana kadar koştum. Ona yetişene kadar koştum. Kapının kulpuna tutunduğumda tek bir hareketim beni arabanın altına çekebilirdi. Umursamadım. Ciğerlerim koşmaktan yanıyordu. Arabayı yavaşlattı. Sanırım bana bir şey olmasından korkuyordu. Fakat mühim değildi. Onun için neler yapmamıştım ki?

Yavaşlamasını fırsat bilerek kapıyı açtım.

"Riley, dur!" Bağırdı. Söylediği şeyi umursamadım. Hızı düşsede ben yorulmuştum. Uçuruma yaklaştığımızı gördüm.

Biraz daha koştum. Uçuruma yirmi metre kala durma seviyesinde yavaşladı. İnat bir kızdım ve istediğimi almadan pes etmeyecektim. Sonu nereye gidecekse gitsindi.

Açık kapıdan içeri atlamayı başardığımda yorgunluktan ciğerlerim sökülecek gibi hissediyordum.

"Sikeyim, Riley!" Öyle bir bağırdı ki ağlamak istedim. Ağzımı açtığımda kuruyan dilim ve damağım havayla buluştu. Burnum yanıyor, gözlerim sulanmıştı.

"Durdur şu arabayı." Hâla uçuruma doğru sürüyordu. Ve benim ölmemek için onu ikna etmekten başka çarem yoktu.

"İn," üzerime doğru eğilerek benim tarafımdaki kapıyı açtı.

"İnmiyorum." Kararlıca konuştum.

"Riley, in." Dişlerinin arasından konuşurken aceleciydi. Uçuruma yaklaşıyorduk.

"Atacak mısın kendini?" Hiddetle sordum.
"Peki, ben de gelirim." Koltuğa yerleştim. Kapıyı kapattım. Araba ilerlerken kalbime korku yayılmaya başlıyordu.

"Sikeyim Riley," saçlarını çekiştirirken ağzından bir hıçkırık kaçtı. Şaşkınlıkla kızaran yüzüne baktım.

"Justin, durdur şu arabayı." Beş ya da on metre kaldığında korkudan ağlamak üzereydim.

"Justin, seni seçiyorum. Yemin ederim seni seçiyorum."
Koluna dokundum. Transa girmiş gibi yola döndü. Ne zaman hızlandığını bilmediğim araba aniden fren yaptı. Öne doğru savrulurken, önümde dalgalarıyla köpüren koskoca bir deniz vardı. Arabanın ayaklarımın altından kaymasını bekledim. Ben, gözlerimi sımsıkı kapatmış, koluna kelepçe gibi tutunmuşken yutkunamadım. Boğazım kupkuruydu. Düşme hissinin kalbimi titretmesini bekledim. Hissettiğim tek şey elimin altındaki gerilen kaslar ve koltuğun üzerine sertçe düşen bedenimdi.

"Yemin ederim seni seçiyorum." Korkudan bir kez daha tekrarladım. Zaman dilimi başa sarmış gibi etrafıma bakma gereği duydum. Olanlar tekrar gözümün önünden geçerken şaşkınlıkla etrafa baktım. Camdan dışarı bakındım. Birisinin beni düşmediğimize inandırması gerekiyordu. Birisinin beni, Justin'in hâla hayatta olduğuna inandırması gerekiyordu.

Uçurumun dibinde durmuş araba tekerlekleri, iç ürperticiydi.

Hızla ona döndüm.

"Aptal!" Sesim çıktığı kadar bağırdım.

"Aptal." Tekrarladım. "Öldürecek miydin kendini?" Ses tonum soru sormaktan çok inanamaz gibiydi.

Başını direksiyonun üzerindeki kollarına dayamıştı. Omuzları sarsılıyordu. Kalbimde büyük bir sancı belirirken, korku daha ön plandaydı.

"Öldürecektin kendini." Başımı ellerimin arasına alarak fısıldadım kendi kendime. Öldürecekti. Bunun aptal bir şaka olmasını istiyordum.

"Senin ardından ölümünü seyredecek olanı düşünmedin bile." Eğer intihar etseydi, düşünmeden bende atardım kendimi.

Ağlıyordu. Omuzları inip kalkıyor, bedenindeki ısı, benim bedenimdeki ısıya karışıyordu. Nefesim bir süre sonra düzene girerken, öfkem dinmişti. Geriye sadece iç parçalayıcı ağlama sesi kalmıştı. Ona her baktığımda onu sevişim geliyordu aklıma.

Ellerimi omuzlarına koydum.

"Justin," ürkekçe fısıldadım. Ne için ağladığını bir bilseydim keşke. Ona sarılmak istedim. Onu öpmek. Ona, onu sevdiğimi söylemek. Belki de onunla uzaklara kaçmak.

"Seni seviyorum. Ne yapmış olursan ol." Onu rahatlatmaya çalıştım. Kafasını yavaşça kaldırdı. Yüzü ıslaklıktan dolayı parlıyordu.

"Özür dilerim, Riley." Islak eli yanağıma temas ettiğinde kalbim kıpırdadı.

"Ben özür dilerim," onu intihara sürüklediğim için özür diledim. Kırılan kalbimi siktir edip onu seçmeliydim.

Bazı insanları kırmamak için bazen kendi duygularınızı hiçe sayabilmeliydiniz.

Beni bir hareketle kucağına doğru çekip, kaburgalarımı iç organlarıma geçirecekmiş gibi sıkı sarıldı.

"Seni seviyorum," kulağıma doğru çatallaşmış sesiyle fısıldadı.

"Seni gerçekten seviyorum." Kucağına oturarak kollarımı boynuna sardım.

"Beni seçtiğini söyledin," dedi inanamaz gibi. Bu heyecanına gülümserken başımı salladım.

"Evet, seni seçtiğimi söyledim." Sırıtarak konuşurken, tepkilerini izlemek can yakacak kadar güzeldi.

"Yani," etrafına baktı. "Şimdi biz-" ellerini yanaklarıma koyarken cümlesini tamamlamamı istedi.

"Sevgiliyiz," dedim. Bütün hayal kırıklıklarımı iki dakikada silen çocuğa gülümserken.

Ve, o beni sevgiyle öperken şu anlık unuttuğum bir isim vardı. Jeremy.

Yeni yıla özel bölüm, mutlu yıllarrrrr :-*

J ◆ BieberHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin