Eve gelmiştik. Onun deyimiyle "evimize". Odamın nerede olduğunu sormuştum. O ise üzerine basa basa "odamız" demişti.
Oysa ki ben, başkasıyla "biz" olmayı hayal etmiştim. Onunla değil.
Oda, koyu krem rengiyle döşenmişti. Tıpkı evin geri kalanı gibi paraya kıyıldığı anlaşılır bir şekilde ortadaydı.
Annemi özlemiştim. Birinin başımı okşamasına, her şeyin güzel olacağına inandırmasına ihtiyacım vardı.
Bu koskocaman evde yalnızdım. O neredeydi bilmiyordum. Telefon numarasını değiştirmişti. Ailesine bile haber vermiyordu. İyi olması için dua ediyordum. Çünkü elimden başkası gelmiyordu.
Babam ise beni hiç aramamıştı. Nasıl olduğunu bilmiyordum. Bensiz nasıldı? Karnı doyuyor muydu? Dışarıdan sağlıksız şeyler mi yiyordu? Çünkü yemek yapmayı bilmezdi. Hasta olmuş muydu? Çünkü ben üzerine kalın bir şeyler giymesini söylemediğim zaman aklına bile gelmiyordu.
Onu da özlemiştim.
Sevdiğim insanları kaybetmiştim. Nasıl bu hale gelmiştim?
Gece gündüz bu yatakta ağlarken çok aciz hissediyordum.
Pattie bile yanıma gelmişti. Küçük bir depresyonda olduğumu söylemişti. Evlilik sonrası bu gibi şeyler olabiliyormuş. Bana bir kaç tavsiye verdi. Sesimi çıkarmadan onu dinledim. Kadının hiçbir şeyden haberi yoktu. Beni birazcık şüpheli tavırlarla süzdü. Ardından Jeremy'e aynı bakışlardan yolladı.
"Bu kıza bir şey mi yaptın, genç adam?" Tabi, Jeremy bir şey yapmadığını, babamla tartıştığım için böyle olduğum ile ilgili bir kaç yalan zırvaladı. Buna inanan, ya da inanmış gibi yapan Pattie, evimizi terk etti.
Yaşananlar bunlardı. Şimdi Jeremy ve Pattie, Justin'i arıyorlardı. Ben de gizliden gizliye gelen haberleri dinliyordum.
Acıkmıştım, fakat içimde kaynayan volkanı söndürüp, ağlamamdan vakit bulamıyordum. Çorap söküğü gibiydi. Uyandığımda aklıma gelen ilk kişi oydu. Kalbimi yakan kişi oydu. Neredeydi?
Yaptığım şey çok ağırdı. Tabiki öylece gelmesini beklemiyordum ki. Ama ailesine bir haber verebilirdi değil mi?
Onun için endişelenen annesi ve babası vardı.
Onu istiyordum. Buz kesen bedenimin onun sıcaklığına ihtiyacı vardı.
Birden bire bir ses duyup yatağın altında gerildim.
"Riley," Jeremy alt kattan bana seslendi. Nerede olduğumu biliyordu. Biraz sonra yatak odasının kapısı açıldı. Hışırtılardan anlıyordum ki, üzerini değiştiriyordu.
"Ben giderken, o yataktaydın." Yakındı. "Döndüğümde de o yataktasın." Derin bir nefes sesi duydum. Gardrobun kapakları açılıp kapandı. Ardından bir çekmece sesi işittim.
"Sıkılmadın mı?" Örtünün ardından kafamı çıkardım.
"Senden mi?" Sesim imaya büründü. "Fazlasıyla." Yüzünü buruşturdu.
"Bundan bahsetmiyordum." Mırıldadığında onu duymamış gibi yaptım. Gün boyu yatmaktan, çok halsiz hissediyordum.
Örtüyü tamamiyle üzerimden attım ve ayağa kalktım. Bakışlarını umursamadan banyoya ilerledim ve elimi yüzümü yıkadım.
Gözerimin beyaz kısımları yok denecek kadar azdı. Burnum kızarmıştı.
Odaya girdiğimde bir kot ve bir tişört giydiğini gördüm. Böyle fazlasıyla serseri gibiydi. Yanından geçip gidecekken kolumu kavradı. Derin bir nefes alarak ona baktım.