Yıl 1239
10 Kasım
Hazal anlatıyor;
Kurumuş ağaca baktım öylece. Yaprakları onu birer birer terk etmişti. Ama üzerinde hala onu bırakmak istemeyen yaprakları vardı. Zar zor ağaca tutunmuş, sararmış yaprakları hâlâ vardı işte!
Sonra bir kuvvetli rüzgâr esti. Olduğum yerde durdum ve gözlerimi kapadım. Rüzgârı bütün benliğim de hissettim. Rüzgârın saçlarımı savurmasına izin verdim.
Gözlerimi tekrar açtığımda kuvvetli rüzgâr bitmişti. Tekrardan kurumuş o ağaca baktım. Şimdi hiç bir yaprağı kalmamıştı kırgın dallarında. Bu rüzgâr son yapraklarını da almıştı ondan. Ama o ceviz ağacı buna rağmen çok güzel ve büyüleyici duruyordu. Hayran hayran baktım ağaca.
Daha iki gün önce güle oynaya çevresinde oynadığım bu ağacı çok uzak bir köşeden yabancıymış gibi izliyordum. İzin verseler sonsuza kadar izlerdim o ceviz ağacını.
En sonunda Moğol askerlerinden biri geldi ve yürü artık diyerek kılıcını belime dayadı.
İstemeye istemeye zar zor yürüdüm. Arkamda büyüdüğüm şehri ve evimi bırakarak.
Son kez dönüp baktım ceviz ağacına. İki gün önce her şey ne kadarda güzeldi dedim.
Sadece iki gün önce...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAYBARS Düşüş (DÜZENLEMEDE)
Historical FictionSonumuz hikayemizin başladığı yerdi. Yaşlı kadın bana biraz daha yaklaşarak bu seferde; "Mısır'ın ve Suriye'nin en güzel sultanı, kraliçesi" demişti. Artık onu duymazlıktan gelmeye dayanamayarak başımı onun olduğu tarafa çevirmiş, insanın içine işl...