Beni azarlamasını, tehdit etmesini istiyordum ama o beni bir isimle ödüllendirmişti. Ya da ödüllendirdiğini düşünüyordu. Hazal'ı basit bir isim yapmıştı, saçma demişti. Ama benim için önemini bilmiyordu. Hiçbir zamanda bilemeyecekti.
Babam koymuştu bu ismi bana. Bir hikâyem olmadan, daha kundakta bir bebek iken bana bu ismi uygun görmüştü. Hazal'ında bir hikâyesi vardı. Umuttu onun hikâyesi. Her sonun bir başlangıcının olduğunu fısıldıyordu Hazal ismi. Bunca acılara dayanma gücümü arttırıyordu ismim ama şimdi değişmişti.
Şecered-dür büyüleyici zümrüt yeşili gözleriyle bana baktı.
"Farsça bir isim Efsan. Farsça isimleri de oldukça severim. Anlamı o kadar güzel isimleri var ki. Bazı isimleri şiir okur gibi geliyor kulağa. Büyüleyici bir tınısı var bana göre." Elinin iki kere şaklattı.
"Sanki bu dil şiir yazmak için, şiirlere anlam katmak için doğmuş gibi."
Kalfa hemen söze atıldı.
"Sizde en iyi isimleri sahiplerine ulaştıran bir melek gibisiniz. İsmini verdiğiniz her insana o isim o kadar yakışıyor ki Melikem."
Şecered-dür şımarık bir gülümsemeyle baktı kalfaya;
"Çünkü ben isimden çok ismin anlamına bakıyorum. Sonrada karşımda ki hangi insana bakıyorum. Onun karakterine, yapısına ve tabi ki hikâyesine." Bunları söylerken bana bakıyordu.
Yerine otururken bana;
"Çekilebilirsin." Dedi.
Evet, gözdağı vermesini, beni korkutmasını bekliyordum ama bu kadarını beklemiyordum. Beni etkilemek ve korkutmak için geçmişimi araştırmıştı. Nasıl köle olduğumu ve satıldığımı her şeyi biliyordu. Bunu da bana lafta bir isim bahşederek söylemişti. Bu gözüm üstünde, seni araştırıyorum ve takip ediyorum demenin farklı bir yoluydu. Evet, belki beni korkutmuş olabilir ama onun verdiği bir ismi kullanmak istemiyorum. O isim bana ne kadar yakışırsa yakışsın kullanmayacağım!
Eğer Hazal'ı kullanmazsam, geçmişimi de unuturum gibi geliyordu.
Her şeyim elimden alınmıştı. Ailem, anılarım, güzel olan her şeyim ellerimden bir gece de uçup gitmişti. Bana kalan tek şey ismimdi. Ne kadar soyut bir kavram olsa da bana güç veriyordu bu isim. Babamın ben altı yaşındayken ismimle ilgili anlattıkları, Moğolların geldiği gece bana olan güvenini vurgulaması, hepsi adımla gelen bir güçtü.
Efsan ismini aldığım gece altı yaşımdan beri her gece yaptığım şeyi yapmak istedim. Babamın bana altı yaşımdayken anlattıklarını tekrar etmek. Sadece bir yer yatağı ve küçük bir dolap ile küçük bir sandığı içine alan odamda yatağa girmeden önce bende alışkanlık halini alan bu tekrarı ne zaman yaptığımı düşündüm.
-Moğolların baskın yaptığı gece
En son o zaman yapmıştım. Aradan dört yıl geçmişti ve tekrarla ilgili en ufak bir söz söylememiştim. Yaşadığım olayların şokundan sonra bu aklıma bile gelmemişti. Ta ki bu geceye kadar. Derin bir nefes aldım. Ne demişti babam
-Sonbahar günü doğdun.
-Doğduğun gün ağabeyini yeni kaybetmiştik ve ben bir ağaca bakıyordum.
-Sonra seni getirdi ebe hatun.
Hayır hayır. Böyle değildi daha farklıydı. Başka şeylerde söylemişti.
Ama artık babamın sesini de, yüzünü de hatırlamıyordum. Çok zaman geçmişti ve ben unutmuştum.
Adımın değişmesinin bana her şeyi unutturacağını düşünüyordum. Ama yanılmıştım. Ben her şeyi çoktan unutmuştum. Hatırladığım tek şey yaprağın o sert kıştan sonra dirilebilmesiydi. Hayat bulmasıydı, tıpkı Tuğrul kuşunun küllerinden yeniden doğması gibiydi bu. Babamın böyle bir örnek verdiğini az çok hatırlıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAYBARS Düşüş (DÜZENLEMEDE)
Ficción históricaSonumuz hikayemizin başladığı yerdi. Yaşlı kadın bana biraz daha yaklaşarak bu seferde; "Mısır'ın ve Suriye'nin en güzel sultanı, kraliçesi" demişti. Artık onu duymazlıktan gelmeye dayanamayarak başımı onun olduğu tarafa çevirmiş, insanın içine işl...