3. Bölüm: Alevler

387 32 16
                                    

Yerde bir beş saniye kadar yattıktan sonra; "Durun ağaçtan biri düştü!' Diyen telaşlı bir sesin bana doğru yaklaştığını hissettim. Bu sesin sahibini tanıyordum BAYBARS'DI bu. İlk defa onun sesini duyduğuma sevinmiştim.

Korkulacak bir şey olmadığına sevinerek derin bir nefes alıp gözlerimi açtım. Gözlerimi açtığımda Baybars ayakucumda dikilmiş bana bakıyordu.

Elini uzatarak; 'İyi misin?' dedi. Bende önce Baybars'a sonra uzattığı eline ters ters baktım ve söylenerek kendim ayağa kalktım. Kalktığımda ilk Baybars'a sonrada çevreme baktım. Çevremde Baybars ve Baybars'ın on adım gerisinde duran İki kişiden başka kimse yoktu.

"Ok atmayı öğretmediler mi size ?" dedim kızarak.

Baybars güldü;

"Biz öğreneli çok oldu. Ama Süleyman daha yeni öğreniyor." dedi ve arkasında duran 10 yaşlarındaki çocuğu işaret etti. Biraz çocuğu süzdükten sonra;

"Bir daha talimlerinizi obanızda yapın. Az kalsın sizin yüzünüzden ölüyordum." dedim öfkeli bir şekilde ve çamaşır sepetimi aramaya başladım. Biraz çevreme bakındıktan sonra ceviz ağacının önünde olduğunu gördüm. Tam bıraktığım yerdeydi. Zaten başka nerde olabilirdi ki? Korkudan sepeti nereye koyduğumu unutmuştum.

Bu sırada Baybars'ın arkasında duran çocuklardan diğeri;

"Kusura bakma bacım." dedi. Ben ise Baybars ve diğer küçük olan çocuğa bakarak;

"Aranızda özür dilemesini bilenler varmış demek ki. Çok şaşırdım doğrusu." dedim. Alaycı bir tavırla ve Baybars'ın yanından geçip hemen beş adım ilerde olan sepetimin yanına gittim ve sepeti yerden aldım. Arkamı döndüğümde ise adı Süleyman olan küçük çocuk; "Kusura bakma abla seni korkutmak istemedim. Kaza oldu. Hakkını helal et." dedi utanmış bir şekilde.

"Helal olsun' dedim ve Baybars'a baktım. Baybars o sırada sepeti tutmuş titreyen ellerime bakıyordu. Ellerim o kadar titriyordu ki sepeti zor tutuyordum ve sepette sallanıyordu. Titrememi fark etmek ise çok kolaydı.

Baybars anlamsız bir surat ifadesiyle;

"Bu kadar korkacak ne var. Kazaydı işte geçti bitti." dedi ama bunu sanki bana soru sorarak söylemiş gibiydi. O sırada arkadaki büyük olan çocuk bir iki adım bana doğru yaklaşarak yüzüme dikkatlice baktı.

"Baybars" dedi. Endişeli bir yüz ifadesi ile. Baybars ona döndü ve başını ne var dercesine salladı. Çocuk tekrardan;

"Korktu. Korktu çünkü bizi Moğol sandı." dedi. Sesinden utandığı ve suçlu hissettiği anlaşılıyordu.

Baybars çocuğa;

"Ne diyorsun sen Yusuf?" dedi ve bana baktı.

"Öyle mi?" diye sordu.

"Evet" dedim sakin bir şekilde. Baybars ise bana boş boş bakmakla yetinmişti. Aynı şekilde Yusuf ve Süleyman'da bana öyle bakıyordu.

Bu durumda rahatsız olmuş sinirlenerek;

"Korkmuşsam ne olmuş yani. Size hiç onlarla ilgili hikâyeler anlatmadı herhalde ebeniz, ananız. Onların zulmünü duymadınız anlaşılan. Okları gördüğüm an aklıma Moğollar geldiyse ne olmuş? Niye şaşırdınız ki bu kadar?" dedim.

Baybars gülerek; "Elbette duyduk. Ama anamız bize o hikâyeleri korkmamız için değil düşmanımızı iyi tanıyalım diye anlattı. Düşmanını iyi tanımadan onları yenemezsin çünkü." dedi ve arkasından Yusuf;

BAYBARS Düşüş (DÜZENLEMEDE)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin