Hazal aldı kalemi;
Eğer beni hatırlamazsa hikâye onsuz başlar.
Sonumuz hikâyemizin başladığı yer değil miydi?
Her sonun bir başlangıcı yok muydu?
Vardı elbet.
Kurumuş yaprağın dirilme vakti gelmişti.
Ama nasıl?
Nasıl yapacaktım bunu hiç bilmiyordum. Baybars beni hatırlatacak, ilk fırsatta beni bulmak için buraya gelecekti. Geleceğinden emindim. Aradan ne kadar zaman geçerse geçsin onu tanıyordum.
O karanlık hücrede kaldığımız günler boyunca sürekli konuşmuştuk. Onu azda olsa tanıyordum.
O gelince bu konakta olmayacaktım ama bunu nasıl yapacağımı bilmiyordum.
Birkaç gün sonra konaktan çıkmanın bir yolunu buldum. Geceleri kaldığımız odanın, evin tavan arasına çıkan gizli bir merdiveni olduğunu keşfettim.
Gizli merdiven duvara sabitlenmiş tahta dolabın arkasına gizlenmişti. Dolabın arkadaki kapağını çıkardığın zaman merdivenlerin başladığı yere çıkıyordun.
Bu gizli merdiveni dün temiz kaftanlarımızı dolaba yerleştirirken buldum.
Kaldığımız konak Reyhan'a babasından kalmıştı. Babasının tavan arasına ne sebeple gizli bir merdiven yaptırmış olacağını anlamamıştım. Reyhan ve Cabbar'ın ise bu merdivenin varlığından haberi yoktu. Eğer olsaydı, Aysar ve benim bu odada kalmamıza izin vermeyi geç buraya girmemizi bile yasaklardı.
Bir gece Aysarda dâhil herkes uyuduktan sonra bahçeden aldığım halatı alarak bu gizli merdivenden tavana çıktım. Tavan karanlıktı ve içi örtülerle örtülmüş eski eşyalar ile doluydu. Tavanın sadece sol köşede bulunan küçük bir penceresi vardı. Elimdeki halatı tavanın tahta kirişlerinden birine sıkıca bağlandıktan sonra ipi aşağı doğru sallandırdım. Sessiz bir şekilde aşağı indikten sonra Peçemi yüzüme örterek hızla Şam'ın sokaklarına doğru koştum.
Evde, o iç karartan konakta düşünemiyordum. Dışarı çıkarsam, temiz havayı içime çekersem bir kurtuluş fikri aklıma gelirdi belki.
Kaçtığım ilk ve ikinci gece sabaha kadar Şam'ın karanlık, küçük ve sakin sokaklarında dolaştım. Her yeri ezberledim, beynime kazıdım. İlk gece kaybolmama rağmen ikinci gece evimi rahatlıkla buldum.
Gün ağarmadan eve geliyor, halatla tavana tekrar çıkıyor, gizli merdivenden odama geçiyor ve Aysar'ı uyandırmadan yatağıma kıvrılıyordum. Bütün gece gezmeme rağmen aklıma buradan kurtulmak için fikir gelmiyordu. Ama Cabbar ve Reyhan'ın nefesinden kurtulup gezmek bana iyi geliyordu.
Merdiveni keşfettiğim üçüncü gece ise dışarı çıkamadım. Çıkmayı çok istediğim halde akşam Cabbar'dan yediğim dayak beni bitkin düşürmüş bütün gece uyutmuştu. Boynumda ve belimde ciddi derecede morluklar ve ağrı vardı. Üçüncü gecenin sabahı ağlayarak uyandım. Bu bitmez ve tükenmez dayaklardan bıkmıştım artık. Aysar çok haklıydı, buradan çıkmamız gerekiyordu.
Bir gece Aysarı'da alıp bu tavan arasından kaçabilirdim. Ama ömrümün sonuna kadar kaçak bir köle olarak yaşamak istemiyordum. Sürekli karanlık yerlerde dolaşıp, her zaman kaçak olamazdım. Hem Reyhan ve Cabbar çok güçlüydü. Beni ve kardeşimi hemen bulurlardı. İşte o zaman bize reva gördükleri bu dayağı bile mum ile arardık.
Hayır ben kaçak bir köle değil, hür bir kadın olacaktım.
O ağlayarak kalktığım sabah Allaha dua ettim. Buradan kurtulmak ve azat olmak için. Duam kabul olacak ki dördüncü gece konaktan kaçıp Şam'da dolaşırken kurtuluş anahtarım ayaklarıma gelmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAYBARS Düşüş (DÜZENLEMEDE)
Historical FictionSonumuz hikayemizin başladığı yerdi. Yaşlı kadın bana biraz daha yaklaşarak bu seferde; "Mısır'ın ve Suriye'nin en güzel sultanı, kraliçesi" demişti. Artık onu duymazlıktan gelmeye dayanamayarak başımı onun olduğu tarafa çevirmiş, insanın içine işl...