Bazen geri dönüşü olmayacak yollara gitmek gerekirdi. Nereye gittiğini bilmeden sonun nasıl bir uçurum olacağını bilmeden gitmek gerekirdi...------------
Araf elinde ki resmi okşadı ve gülümsedi. Artık, elinde kalan tek şeyi onun fotoğraflarıydı. Doğrusu bu kaldığı için bile şanslıydı. Derin bir nefes aldı ve gözlerini yumdu. Kaderiydi. Her ne kadar dağınık paramparça olsa da kaderdi. Derin bir nefes aldı. Kader değip geçmek zor geliyordu dokunuyordu bir müddet sonra. Bazı şeyler sineye çekile bilirdi ama bazıları çekilemezdi. Zor gelirdi insana. Kimilerine ailesinden uzak kalmak, kimilerine kalbim dediği insanlardan uzak durmak zor gelirdi. Ona göre her insanın gerçekten atan bir kalbi olmazdı. Allah'ın aciz kullarına verdiği büyük bir hediyeydi. Sevmek, hissetmek. Bunun yanına kırmak kırılmakta vardı. Zordu ama baş ediyordu.
Kapının çalınması üzerine gözlerini kapıya çevirdi ve, "Gel!" Komutunu verdi. Kapı hızla açıldı. Kapının gümüş kulpu duvara şiddet ile çarparken, Mehmet'in iri gövdesini ve kaşlarını çatık kaşlarını gördü.
"Bu suratının hali ne böyle?"
Mehmet dikkatle yıkılmış görüntüsünün altında dik durmaya çalışan adama baktı. "Sakin olacaksın tamam mı?"
Araf yöneltilen soru ile güldü. Konu Lal olduğu sürece asla sakin olamazdı."Ona bir şey mi oldu?"
Mehmet gözlerini Araf'ın gözlerinden kaçırdığı zaman İçini kaplayan kaybetme korkusu ile ayağa kalktı. Sol elini saçının arasından geçirdi ve elini tehdikar bir şekilde öne doğru uzattı."Bana sakın bulamadık deme!"
Araf'ın gür sesi ile Mehmet sıkıntı ile uzamaya başlaya sakallarını kaşıdı. "Bulduk... Bulduk da..."Araf içini kaplayan endişe ile yutkundu. "Da? Ne Mehmet! Kötü bir şey mi var?"
"Sakin ol! Endişe edecek bir şey yok. Sadece, Çelik Kohen'in evinde. Endişe etmemize gerek yok ama korktum bir an. Çelik'i bilmeyen yok sonuçta. Orada olursa sıkıntı olur gibime geldi..."
Araf derin bir soluk aldı. "Ohhh, bende kötü bir şey var zannettim. Bizi bilmeyen var mı Mehmet? Bizim aşkımızı bilemeyen? Yok değil mi? Bizi bilen hangi manyak ona yaklaşır, zarar vermeye çalışır?
Mehmet başını sola yatırdı. "Haklısın. Boşa endişe etmişim. Onu almaya gidiyor muyuz?"
Araf başını yukarı aşağıya salladı. "Lal'ın onanların yanında olduğuna dair haber verdiler mi?"
"Hayır."
Araf kaşlarını şaşkınlık ile havaya kaldırdı. "Demek haber vermediler. O zaman güzel bir sürpriz yapalım onlara! Ne demek benim, olanı yanlarına alırlar ve haber vermezler soralım!"Araf büyük adımlar ile odadan çıktığı zaman Mehmet güldü. "Soralım bakalım!" dedi ve ardından odadan çıktı...
---------------------------------------------Lal gözlerini yavaşça araladığı zaman karşılaştığı tavan ile kaşlarını çattı. Neredeydi? Ne olmuştu en son? Gözlerini yumdu ve yavaşça oturur pozisyona geldi. Araf ve Umut'tan kaçmıştı, ara sokağın birine girmişti. Ya sonra? Nasıl burada uyanmıştı? Yoksa Araf mı? Diye düşünmeden edemedi. Araf Esirizade'ydi o. İstedikten sonra yapamayacağı hiçbir şey yoktu. Korku ile ayağa kalktı. Onun yüzünü görmekten ölesiye korkuyordu. Derin bir nefes aldı ve mavi şeritler ile süslenmiş kapının yanına gidip açtı. Evet, doğru tahmin etmişti. Banyo idi. Elini yüzünü yıkadı ve sebebini bilmediği halde gülümsedi. Banyodan çıktı ve büyük adımlar ile banyodan çıktı. Yatağın yanında duran ayakkabıları giydi ve kapının yanına gidip kulpunu aşağı indirdi ve düz koridorda etrafa bakınarak yürümeye başladı. Duvarlarda Pablo piccaso'nun çizdiği resimler vardı ve çok güzeldi. İnsanların farklı şekillerde kendilerini ifade etmelerine bayılıyordu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARA EZEL [ TAMAMLANDI]
General FictionBaşlangıçları Olamayan Hayatlar - Beklenmedik hayat, beklenmedik ruhu Araf için. Tıpkı Lal Rosa gibi. Genç adamın beklemediği bir anda hayatının ortasına düşen bu güzeller güzeli peri kızını andıran kız, Ay ve güne...