Güneş ve ay bir araya geldiği zaman her şey dururudur. Zaman sadece âşıklar için var olurdu.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Araf kucağında ki kızın ceketini Savaş'ın yardımı ile çıkarttı ve yatağa yatırıp mor yorganı üzerine örttü. Üzerinde ki ceketi çıkarttı ve silahı komodinin üzerine koyup, yavaşça yatağın sol tarafına oturup huzursuzca uyuyan Lal'ı izlemeye başladı.
Yaptığı şeyin çok büyük bir hata olduğunun farkındaydı. Lal uyandığı zaman Araf'ı delirtmek için elinden geleni yapacaktı. Kalbini kırmak için uğraşacaktı. Biliyordu bu günden itibaren karanlık bir döneme girdiğini biliyordu ama engel olamıyordu kendisine. Acı ile gülümsedi. Yanında yatsın istiyordu ama böyle değil. İsteksizce, zorla yanında olsun istemiyordu ki. Önceki gibi çat kapı eve gelsin ona sarılsın, sevgisini göstersin istiyordu. Biliyordu imkânsızdı bu ama elinden başka bir şey gelmiyordu ki, hem ne gelebilirdi ki? Kaybetmekten başka Araf'ın bildiği tek şey kaybetmekti. Elinde avcunda ne varsa sevgisi yüzünden kayıp ediyordu. Etmeye devam da edecekti. Ama bunların arasında en acı vericisi Lal olmuştu. Ailesinden de ön plana alınmıştı artık onun acısı. Ailesiz olmanın acısını unutmuştu. Artık daha önemli bir şey vardı: ölmek üzere olan kanayan ruhunu kurtarmak.
Araf'ın elleri istemsizce Lal'a uzandı ve kendisine doğru çekip sıkıca sarıldı. Çok... Çok özlemişti onu.
Saatler saatleri kovaladı. İki insan bir birlerine sarılıp huzurla uyuyordular ta ki Araf'ın telefonu çalana kadar. Telefonun sesi ile isteksizce kollarında ki kızı bıraktı ve cebinde ki telefonu çıkartıp ekrana baktı. Mehmet arıyordu. Aramasa eksik kalırdı zaten...
"Mehmet?"
"Abi, demiştin ya Ed2ard harekete geçene kadar durun diye. Harekete geçti ne yapalım?"
Araf yattığı yerden hızla doğruldu ve ayağa kalktı. "Hiçbir şey yapmıyorsunuz balık oltaya gelene kadar bekleyeceğiz. Esenyurtayım ben. Oraya gelin. Konuşmamız gereken şeyler var."
"Tamam, abi!"
Mehmet telefonu kapattı ve yanında ki adamlara bir şeyler söyleyip arabaya bindikleri zaman Esenyurda doğru yola çıkmışlardı.
Araf ise omuzlara dökülen saçlarının arasından elini geçirdi ve ceketini ve silahını alma gereksinimi göstermeden odadan çıktı ve merdivenleri inmeye başladı. Merdivenlerin sonuna geldiği zaman Amerikan mutfağa girdi ve iki kapaklı buzdolabının sağ kapağını açıp içinde bulunan birayı eline aldı ve gülümsedi. Bugün onu bira paklardı! Elindeki bira ile sarsak adımlarla oturma odasına gitti ve sehpanın üzerinde ki kumandayı alıp televizyonu açtı ve televizyonda ki aşk doktoru konulu programı izlemeye başladı.
"Aslında aşk küçük bir duygudan oluşmuş büyük bir şeydir. Aşk öyle bir şeydir ki insanın bedenini ele geçirir. Yok, ederdi insanı. " Sanki bir acıyı örtbas etmek istercesine derin bir nefes aldı ve konuşmasına devam etti.
"Aşk kayan bir yıldıza benzer, ne zaman nereye gideceği, nerede duracağı belli olmayan bir yıldıza. Aslında gökte gördüğünüz kayan yıldızlar insanların gönlüne düşerdi. Bu yüzden birçok insan dilek tutardı. Kimi para isterdi, kimisi sonsuz sevgi. Sonsuz sevgi dileyen insanın gönlüne düşü verirdi yıldız. Kaderine yazılmış olan kızı görmeden âşık oluverirdi. Sonra bir gün kızı görür, dünya ondan ibaret olurdu... Âşık olan insanlar bir birlerinden kibirli olur her şeyi ben bilirim gibi düşünürdüler. Tıpkı Güneş ve ayın aşkı gibi. Güneş yalnızmış tıpkı ilişki de bir tarafın çok kibirli olması sonucunda olan şey gibi. Ama sonun da Güneş'in yaptığı şey ile milyonlarca gezegen olmuşmuş, güneş ve ayın aşkı asırlarca insanların ağzında kalmış, günümüze kadar kalmış. Ne severken kibirli, kendinizi beğenmiş olun ne de, aşkınız güneş gibi olsun sonsuza kadar Ay'ınızın gelmesini bekleyin..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARA EZEL [ TAMAMLANDI]
General FictionBaşlangıçları Olamayan Hayatlar - Beklenmedik hayat, beklenmedik ruhu Araf için. Tıpkı Lal Rosa gibi. Genç adamın beklemediği bir anda hayatının ortasına düşen bu güzeller güzeli peri kızını andıran kız, Ay ve güne...