2- Kabulleniş

7.1K 302 11
                                    

Aslında bir şeyleri unutmak geçici bir süredir. Her şekilde ne olursa olsun. Bazen Allah bunu kimi insana şans, kimi insana ceza olarak gönderirdi. Lal da şans olarak gönderilmişti. Belki o zaman bu kazayı yapmamış ve hafızasını kaybetmemiş olsaydı. Şuan bu hayatta nefes alıyor olamazdı. Tüy gibi hafiftir hayat. Ufak bir üfleyişinde uçar gider... Sözü tam Lal için yazılmıştı. Onunda hayatı ufak bir üfleyişte uçup gidebilirdi. Ama Lal, hayatının uçup gitmesini değil, avcunda sıkıca kavrama niyetindeydi. Yaşamayı ve nefes almayı seviyordu her ne kadar hafızasını kaybetmiş olsa da. En önemlisi abisini ve Umut'u hatırlıyordu Lal... Bu ikisi ona yeterdi...

------------------------------------------

Rosa odadan çıkması ile titremesine engel olamamıştı. Derin bir nefes alıp ellini köşede duran uzun ince işlemeli beyaz sehpaya koydu ve tekrar derin bir nefes aldı.
Adamın koyu kahve, geceyi andıran gözlerine baktığı zaman gözlerini o ürkütücü görünüme sahip olan ama sıcak olduğunu ona hissettiren gözlerden çekmek istememişti. Midesinde anlamsızca uçuşmaya başlayan anlamsız şeyleri anlayamıyordu. En son hangi erkeğe bunu hissetim diye düşünmüş ve sonra sekiz yılını kaybettiğini hatırlayıp düşünmekten vaz geçmişti.

Adamın gözlerinde gördüğü beklentinin sebebini çözememişti. Sanki, onu çağırıyormuşçasına bakıyordu gözlerine. Onu bekliyormuşçasına... İçinde ki kabaran merak duygusuna engel olamadı. Beden öyle bakıntı adam diye düşündü ve dayandığı sehpadan kalkıp yavaş adımlar ile evden çıktı. Kapının önünde ki siyah minibüsü görmesi ile kaşları çatıldı. Midibüs yanına giderken kapı açıldı ve Adrian indiği zaman tek kaşını kaldırarak ona baktı. Neden Alex değil Adrian var diye düşünmeden edemedi.

Adrian beti benzi solmuş olan kıza baktı ve kolundan çekiştirdi."Bin!"

Rosa, Adrian'ın keskin sesine itaat etti ve arabaya bindi. Koltuğa oturduğu zaman Edward arabanın kapısını kapattı ve gözlerine bakarak konuştu.

"Neden bu kadar kısa sürdü ve... Bir şey konuştunuz mu?"

Rosa başını iki yana salladı. "Hayır, sadece bana dikkat ile baktı."

Edward duyduğu ile yavaşça başını salladı. Planladığı şey bir, bir işliyordu. Sonunda Araf'ı köküne kadar kazıyıp geberte bilecekti. Bu işinde de Rosa'yı çok iyi bir şekilde kullanacaktı ama eğitilmesi ve gerçekleri duyması gerekecekti...

"Eğer bittiyse, eve bırakır mısınız?"

Edvard duyduğu ses ile sinsice gülümsedi ve gözlerini arsızca kızın üzerinde gezdirip konuştu.

"Hayır, benimle geleceksin."

Edwarrd'ın kes kin, itiraz istemeyen sesi ile Rosa sesli bir şekilde yutkundu ve konuştu.

"Neden?"

Duyduğu yutkunma sesi ile kahkaha atma isteğini bastırdı Edward. Gözlerini Rosa'nın üzerinde dolaştırdı bir kaç saniye enfes pembe dudaklarında bekletip konuştu.

"Aramızda soğuk duvarlar olduğunu hissettim bunları çözmemiz gerek değil mi? Bence gerekli Sevgili Rosa..."

Rosa duydukları ile gözlerini kaçırarak konuştu. "Bence gerek yok."

Edward kahkaha attı. Rosa'nın güçlü çıkmaya çalışan sesi onu eğlendiriyordu.
"Ahh, Rosa Sana gerek var yâda yok diye sormadım. Gerek var dedim. Şimdi kes sesini!"

Rosa duydukları gözlerini yere indirdiği zaman gözlerinden bir damla yaş süzüldü. Korkudan değildi, sinirdendi. Edward'a karşı çıkamadığı için sinirliydi. Ona karşı planlarını harekete geçirmesine izin verdiği için sinirliydi. Canın yanacağını bildiği için sinirliydi.. Ama o Lal Rosa'ydı. Dilsiz Melek'se kimseye pabuç bırakmazdı Edward'dan intikamını alacaktı. Her ne kadar melek gibi bir insan olsa da canını yakanın canını yakardı.

KARA EZEL [ TAMAMLANDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin