Lal eve girdiği zaman ağabeysi solonda deli danalar gibi saga sola yürürken buldu. Kavisli kaşlarını çattı ve dikkatle ona baktı.
"Ne yapıyorsun?"
Toprak gelen ses ile durdu ve bakışlarını ona çevirdi. Kardeşini karşısında ona dikkatle bakarken buldu. Büyük adımlar ile yanına gitti ve yüzünü avuçlarının arasına aldı.
"İyi misin? Neden gittin onun yanına?"
Lal derin bir nefes aldı. Ellerini ağabeysinin ellerinin üzerine koydu.
"Çok iyiyim... Eğer o yorganın altında ağlıyor olsaydım şuan ki kadar iyi olmazdım." Derin bir soluk aldı. Sağ elini havaya kaldırdı. "Ağzının ortasına bir tane geçirdim. Doğrusu elim kemikli yüzüne çarpınca acı..." küçük bir çocuk gibi mırıldandı ve elini havaya kaldırıp üflediği zaman Toprak başını geriye atıp gür bir kahkaha attı. Kardeşinin bileğini kavradı ve kendisine çekip avcunun içini öptü.
"Geçti mi?"
Lal gülmemek için dudaklarını bir birine bastırdı ve başını sağa sola salladı. Toprak tekrar dudaklarını kardeşinin avcuna bastırdı başını kaldırdı ve hayranı olduğu zümrüt yeşili gözlere baktığı zaman gözlerinde ki parıltılar ile onu izlediğini gördü.
"Şimdi, geçti mi?"
"Evet," elini ağabeysinin avucundan çekti ve birkaç adım geri gitti. "Ben dışarıya çıkacağım."
"Nereye?"
Lal omuzlarını bilmiyorum anlamında silkeledi. "Ayaklarım nereye götürürse."
Toprak başını yukarı aşağıya salladı. "Korumasız gitme."
Lal hafifçe başını salladı ve beyazlar üzerine kurulu olan mutfağa girdi. İki şişe bira alıp mutfaktan çıktı. Ağır adımlar ile küçük olan koridordan ilerledi ve kapıyı açıp çıktı.
Ufak adımlar ile merdivenlere ilerledi ve inmeye başladı. Kısa süre sonra son basamağa gelmesi ile indi ve siyah demir kapıya bakıp derin bir nefes aldı. Demir kapıdan çıkıp hızla birkaç basamak olan merdivenleri indi.
Korumaların ona dönmesi ile gülümsedi. Ellerinde ki biraları gösterdi.
"Arka bahçede biraz takılacağım. Ağabeyim, yalnız kalmamda bir sakınca olmadığını söyledi."
Karşısında ki iki koruma ona şüpheli gözler ile baktılar ve başlarını salladılar. Ona güvenmiyordular. Lal'ın çevirdiği dolapları çok iyi öğrenmişlerdi...
Lal koşar adımlar ile arka bahçe giderken sırıttı. Bu numarayı seviyordu. Ağabeysi üzerinden yalan söylerken kimsenin ruhu duymuyordu.Lâl yürümeye başladı. Mahallenin çıkışında ki ara sokağa girdiği zaman durdu ve bir sürü çocuğu ayaklarında ki top ile koşuşturmalarını gülümseyerek izledi.
"Keşke tekrar çocuk olsam." Diye mırıldandı ve yürümeye başladı. Geçerken çocuklardan birinin başını okşamıştı. Çocuk başına değen elin şaşkınlığı ile ona bakarken Lâl gördüğü kahvelerden birine girmişti bile. Yaşlı, genç herkes ona bakarken konuştu.
"Şişe açacağı varsa eğer, birkaç dakikalığına alabilir miyim?"
Çay sevisi yapan adam şaşkınlık ile açacağı verdiği zaman, Lal bakışların sebebini bilmiyormuş gibi iki birayı da açtı ve adama açacağı geri uzattı. Adam'ın açacağı alması üzerine.
"Teşekkürler." Dedi ve koyu kahve, gözlüklerini çıkarttı ve yüzünün tamamen görülmesini sağladı zaman herkes Lal'ın yan mahallede oturan, Moretti ailesinin bir üyesi olduğunu anladıkları başlarını çevirmiştiler. Sadece erkek grubunda ki sarışın çocuk onu dikkatle inceliyordu. Lal başı dik bir şekilde kahveden çıkarken gençlerin dediklerine kulak misafiri olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARA EZEL [ TAMAMLANDI]
General FictionBaşlangıçları Olamayan Hayatlar - Beklenmedik hayat, beklenmedik ruhu Araf için. Tıpkı Lal Rosa gibi. Genç adamın beklemediği bir anda hayatının ortasına düşen bu güzeller güzeli peri kızını andıran kız, Ay ve güne...