YİRMİ DOKUZUNCU BÖLÜM:
"Düşündüğüm kişi mi?"
Savaş, kardeşinin gece karası gözlerine baktı. Neyi sorduğunu biliyordu. Neyi kast ettiğini biliyordu.
"Evet, düşündüğün kişi. Size saldıran kişi Edward Names!"
Araf duyduğu isimle gerildi. Sol elini omuzlarnı geçmiş olan uzun saçlarının arasına soktu ve hırsla çekiştirdi. Yaşamamalıydı. Edward Names yaşamamalıydı. Onun içini bitirmeliydi. Hem de en kısa zamanda!
Sol eli saçlarının arasından çekti ve sağ elinin üzerine getirip ellerini ovuşturmasının ardından derin bir soluk alıp verdi. Sakin olmalıydı. Asıl sona bıraktığı haberi Savaş'a vermeli ve ne yapacaklarını düşünmelilerdi. Gece karası gözleri can yoldaşı, kısa bir zaman içerisinde her şeyi olmuş adam ile göz göze geldiği zaman dudaklarından dört kelime döküldü.
"Dayı olacaksın. Baba olacağım!"
Savaş işittikleri ile gözleri ormanı içine hapsetmiş olan gözleri şaşkınlık ile irice açıldı. Yüzüne yerleşen gülümseme ile kardeşinin gözlerine baktığı zaman ikisi içinde bu gülümsemenin anlamı önemliydi. "Sonunda be! Hiç yapamayacaksınız zannettim bir an!"
Araf, yoldaşının dediği sözlere kıkırdadı. O da öyle düşünüyordu, ta ki güzel haberi alana kadar...
Birkaç saniye geçmesinin ardından biçimli kaşlarını çattı ve yeni çıkmaya başlamış sakallarını kaşıdı Savaş. Bu haber güzeldi. Hem de çok güzeldi ama bir yandan tehlikeliydi. Çok tehlikeliydi.
"Araf. Bunu kimse. Hiç kimse bilmemeli! Edward hala bir tehdit iken duyulmaması gerek."
Araf derin bir nefes alıp verdi. "Korkumda o ya Savaş... Onun," Gece karası gözlerini yere indirdi. "Zarar görmesine izin veremem. Yapamam..."
Savaş eğildi ve masanın üzerinde duran kalemi eline aldı. Arkasına yaslanması üzerine yavaş yavaş çevirmeye başladı. Düşünmeliydi. Güzel bir sebep bulup onu indirmeliydi. Vicdanlarını sızlatmayacak bir sebep olmalıydı. Aslında göremediği bir hatta birkaç sebep vardı.
Birincisi kardeşim, can yoldaşım dediği adama saldırmışlardı. İkincisi ise doğacak olan yiyenine zarar verebilirdi. En önemlisi Lal'a...
elindeki pilot kalemi hızla sehpaya attı ve gözlerini gece karası gözlere odakladı.
"Veremeyecek Araf. Çünkü, ölmüş olacak!"
Araf, yoldaşının dedikleri ile yutkundu. Birinin canını her ne olursa olsun almaktan hoşlanmıyordu. Hem de hiç hoşlanmıyordu...
"Araf. Bu adam sen hapse girdiğin zaman seni tehdit etti. Lal'ı korumak için kendini öldü gösterdin. Sen Araf! Sevdiğin kadın için; ruhunu küçük bir kafese hapsettin. Kalbini ise karanlık yağmurlu bir gece mahkûm ettin!" derin bir soluk alıp verdi. "Şimdi ise Lal'ın sayesinde kalbini karanlık yağmurlu bir geceden kurtarıp, aydınlığa koydun ama ruhun? O ne olacak Araf? Onu... Hep kafeste mi tutacaksın??"
Araf sertçe yutkundu. Savaşın ne ima etmeye çalıştığını anlıyordu. Ama içi el vermiyordu. Karanlığın huzurunu göz kamaştırıcı olan aydınlık ile değiştirmek istemiyordu. Bu Düşüncesine güldü. Aydınlığın yanında yaşarken ne kadar karanlık olabilirdi o merak konusuydu...
"Ne yapacaksın Araf? Ruhunu senden alıp kafese kapanmasına seyirci olan bir adamı daha yaşatacak mısın? Yoksa ileride bir gün çocuklarına zarar gelmesini izleyeceksin.
Biliyorsun ki; Edward darbelerini sağlam yapar. Lal'ın hamile olduğunu duyunca geri çekilecek ve zamanı bekleyecektir. Şimdi sen ona bu zamanı verecek misin yoksa elinden alacak mısın?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARA EZEL [ TAMAMLANDI]
General FictionBaşlangıçları Olamayan Hayatlar - Beklenmedik hayat, beklenmedik ruhu Araf için. Tıpkı Lal Rosa gibi. Genç adamın beklemediği bir anda hayatının ortasına düşen bu güzeller güzeli peri kızını andıran kız, Ay ve güne...