Âşık ve ruh eşini bulmak diye iki kelime vardı dünya üzerinde. Aşık olmak anlık bir şey derlerdi çocukken aslında birine âşık olmak neredeyse imkânsız bir şeydi. Birden her şeyin çok parlak göründüğü, birden en pastel renklerin bile ısınmaya başladığı, birden tüm yemeklerin, çok daha lezzetli olduğu bir an gibi değildi.
Gerçekten âşık, ruh eşini bulmak yani sevmek olmak sabırlı olmayı gerekiyordu. Sabırlı olacaktılar ki, aşklarını ilmek ilmek işleyip bir olabilesinlerdi. Sevgi basit değildi. Sevgi iyilikti, dostluktu, sevgi bir olmaktı, en önemlisi sevgi emekti...
Dört Yıl Sonra
Araf gülerek bahçede koşan Ezra'ya ve arkasında onu yakalamaya çalışan Devrim Bulut' baktığı zaman gülümsemesine engel olamadı.
Yıllar önce Lal'ı söylediği yalan yüzünden kaybettiği gün her şeyin bittiğini, yok olduğunu düşünmüştü. Bir daha asla mutlu olamayacağını düşünürken yaptığı savaş ile Lal'ını siyah masalının perisini kazandığı gerçeği hoşuna gidiyordu.
Devrim Bulut'un yere düştüğünü görmesi ile aniden ayağa kalktı ve hızlı adımlar ile yere düşmüş olan Devrim Bulut'un yanına gitti. Yere düşen çocuğu kucağına aldığı gibi dizlerine baktı.
Hiçbir şey olmadığını gördüğü zaman derin bir nefes aldı ve çocuğun başını öpüp yere bıraktığı zaman altı yaşındaki büyük oğlunun ona iri gözler ile baktığını gördü.
Gülümseyerek sağ dizini kırdı ve yere değdirmesi ile kollarını açtı. Ezra koşarak babasına sarıldı ve kollarını iki yana açtı."Baba uçursun."
Araf güldü. Ezra havada dönmeyi çok seviyordu. Nedensizce en büyük eğlencesi haline gelmişti küçük çocuğun. Diğer bacağından destek aldı ve ayağa kalktığı zaman çocuğun belini daha sıkı canını acıtmayacak şekilde tutu ve etrafında dönmeye başladığı zaman koyu kahve saçlarını etrafta ahenkle dans ederken küçük çocuğun attığı kahkahalar bahçeyi dolduruyordu.
Birkaç saniye sonra bahçe kapısından gelen çığlık ile durdu ve bakışlarını oraya çevirdiği zaman Lal'ın kızgın bir boğa gibi ateşler saçarak yanına geldiğini gördü. Aynı zamanda el kol hareketleri yaparak bağırıyordu."Araf! Hemen yere bırak çocuğu"
Araf güldü ve bakışlarını çocuğa çevirdi. "Anne kızdı ufaklık." Dedi ve çocuğu yere bırakıp ona kollarını göğsünde birleştirmiş olan kadına kaşlarını çatarak baktı. Sağ kolunu kavradığı gibi kendisine çekti.
"Bakma bana öyle Lal. Bunu seviyor ne yapabilirim?"
Lal derin bir nefes alıp verdi. "Sevebilir Araf. Çocuk o doğal bir şey. Ama her istediğini yapacağız diye bir kanun yok ki? Yaptığın şey güzel bir şey. Bunu inkar edemem ama ya bir şey olsa Araf? Ya yanlışlıkla düşürsen kafasını bir yere çarpsa ve... Maazallah bir şey olsa ne yapacağım? Ne yapacağız?"
Araf derin bir soluk aldı. Suçlu çocuklar gibi başını eğdi ve kahkahalar ile gülen çocukların sesini dinlemeye başladı. Lal'a hak veriyordu. Onun doğru düşünce içerisinde olduğunu biliyordu. Dediği şey olursa ne yapacağını gerçekten bilmiyordu. Ezra'yı gerçekten çok seviyordu, ona çok alışmıştı. Onu evde görmediği zaman içini endişe kaplıyor, merakından ölüp bitiyordu. Gerçekten tam bir baba gibi hissediyordu...
Lal başını eğmiş olan adamın haline güldü ve elini kavrayıp çekiştirdi. "Hadi gel sana bir şey göstereceğim." Araf'ı çekiştirerek üstü kapatılmış olan havuzun kenarında duran sandalyelere oturttu ve karşısına oturduğu zaman adam yorulduğunu fark etmişti. Saatlerce çocukların peşinde koşturduğunu, oyun oynadığı gerçeğini hatırlayınca bunun normal olduğunu düşümdü ve panolunun arka cebinden kâğıt çıkartan karısına merakla baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARA EZEL [ TAMAMLANDI]
General FictionBaşlangıçları Olamayan Hayatlar - Beklenmedik hayat, beklenmedik ruhu Araf için. Tıpkı Lal Rosa gibi. Genç adamın beklemediği bir anda hayatının ortasına düşen bu güzeller güzeli peri kızını andıran kız, Ay ve güne...