18- Eriyen Buzlar

2.4K 142 3
                                    

İnsan evladının kaderi doğduğu gün yazılır denirdi. Bu kaderin asla değiştirilemeyeceğine inanılırdı uzun zaman önce...

Ama kim bile bilirdi ki, kaderin değiştirile bileceğini. Kim bile bilirdi ki, bozduğu kaderi tekrar yazacağını...

---------------------------------------------------

Günün doğuşu ile gözlerini araladı Lal. Kafasını yan tarafa çevirdi ve duvarda asılı olan Saat'e baktı. Saat'in Beş kırk üç olduğunu gördü. Şaşkınlık ile gözleri irileşti Lal'ın. Ömrü Hayatı boyunca sabahın beşinde kalkmamıştı. Hep öğle vakitleri kalkardı. Doğrusu o zamanlar bir işi yoktu. Dışarıdan bakılınca halada yoktu. Ya da olacaktı. Burada ki işinin Araf ile yeniden doğmak olduğunu biliyordu. Burada olmasının sebebinin kader olduğunu biliyordu. Tek işi buydu. Papatya gibi yeniden doğacak ve tohumlarını serpiştirecekti etrafa.

Yavaşça yataktan kalktı ve kollarını açarak gerindi. Balkon kapısının oraya gidip kulpu çevirip kapıyı açtığı zaman hafifçe gülümsedi. Soğuk hava ciğerlerine dolarken susadığını fark etmişti. Yatağın yanına gitti ve yavaşça komodinin üzerinde ki sürahiyi aldı ve bardağa boşaltı. Sürahiyi komedine geri koydu ve bardağı eline alıp tek hamlede içti. Suyun boğazından akıp geçmesi ile gülümsedi. Yavaş hareketler ile acık olan balkon kapısından süzüldü ve ellerini balkonun demirlerine koyup dışarıya baktı. Dün yeşil olan cimlerin üzerine, kar bembeyaz bir örtü gibi serilmişti. Dudakları yukarıya kıvrıldı ve etrafa göz attı Lal. Dün ayaklarının altına yem yeşil serilen Orman'ın şuan bembeyaz olması tuhafına gitmişti. Yavaş bir hareketle demirden ellerini çekti ve odasına girdi. İçeriye girmesi ile titredi Lal. O zaman fark etmişti ne kadar çok üşüdüğünü. Balkonun kapısını içerisi daha fazla soğumadan kapatmıştı. Ellerini ağzına götürüp üfledi. Gerçekten çok üşümüştü. Gözleri odayı taradığı zaman dolabın yanında ki gitarı gördü. Odası hayla yıllar önce bıraktığı gibiydi...

Dudakları yukarı doğru acıyla kıvrıldı. Annesi ne kadar çok severdi karlı havada dışarıya çıkıp şarkı söylemeyi. Dolabın karşısına gitti ve dolabı açtığı zaman buraya gelirken getirdiği pantolonu ve siyah, geyikli kazağı gördü... Acı ile gülümseyerek tişörtünü çıkarttı ve kazağı giydi. Ardından da pantolonunu. Tekrar balkon kapısına gitti ve gülümsedi. Annesinin yaptığını yapacaktı oda karda şarkı söyleyecekti. Hem... Hem belki annemde beni hisseder, mutlu olur diye kendisi avuttu Lal. Annesi Lal'nın sesini çok severdi. Sesinin Tanrı tarafından ona verilmiş olduğu en büyük hediye olduğunu söylerdi. Annesi Lal'ı her zaman karlı havada şarkı söylemesi için onu zorlardı. Lal ise bırak şarkı söylemeyi şarkının ş'sini ağzına almazdı. Sevmezdi, içine bir sıkıntı düşer nefes almamasını sağlardı. Babasının onları terk etmesi üzerine olanlar aklına gelir. Acıyla kavrulurdu Lal...

Lal duvardan duvara çevrilmiş olan aynın karşısına gitti ve kendisine baktı.. Siyah dar pantolonu ve onu tamamlayan siyah geyikli kazağı ile hem çok uyumlu, hem de çok güzeldi...

Sandalyenin üzerinde duran siyah kaşe montunu aldı ve üzerine geçirdi. Fermuarı çekmesi üzerine, yatağın kenarında duran siyah yarım botlarını ayağına geçirdi. Gitarını eline aldı ve merdivenlerden indi. Kapı açtığı zaman karışında gördüğü Mehmet ile yanaklarını şişirdi.

"Hayırdır yenge bir yere mi gidiyorsun?"

Lal tek kaşını havaya kaldırdı. "Yenge deme bana!"

"Tamam, yenge!"

Lal ayağını sinirle yere vurdu. Biliyordu Mehmet'i her ne olursa olsun yenge demeye devam edecekti Lal sinir olsun diye. Lal ise sinirden kuduracak sızlanacak duracaktı.

KARA EZEL [ TAMAMLANDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin