Kader saat gibiydi. Her bir nefesinde akrep ve yelkovan ilerlerdi. Akrep geçmişi gösterirken yelkovan geleceği gösterirdi.
Onların geleceği ise araftaydı. Kimi insan doğuştan yetenekleri ya da hastalıkları ile doğardı. Kimisi ise: şanssızlıkları ile araf da doğardı. Ama hiç biri en iyisinin Araf olduğunu bilmezdiler. Çünkü: bilmek istemezdiler. Onlar kendi kazalarında Araf şanssızlığın uçurumudur diye düşünmüş, öyle karar kalmışlardı. Kim nerden bile bilirdi ki araf'ın onlara sonsuz bir güzellik sunduğunu...
-----------------------------------------------
Toprak gördüğü adam ile dişlerini sinir ile gıcırdattı. Onun bu evde ne işi olduğunu anlamaya çalışırcasına sinirle gözlerini sıktı. "Senin burada ne işin var!"
Toprak'ın sesi oldukça sert ama kısık çıkmıştı. Gözleri yatakta huzursuzca uzanan kıza kaydı ve kendisine sessiz olması gerektiğini hatırlattı. Biricik kardeşinin uyanmasını ve olacakları görüp korkmasını istemezdi. Koyu kahve gözlerini Edward'ın üzerinde gezdirdiği zaman onun ellerini pantolonun arka cebine koymuş umursamaz bir ifade ile ona baktığını gördü. Onun bu umursamaz davranışına daha da çok sinir olduğunu hissederken hırıltılı bir şekilde nefes alıp verdi. Edward'ın üzerine doğru dehditkâr bir şekilde adım attı ve sol elini havaya kaldırdı.
"Sana bir soru sordum!"
Kısık ama sinirli gürleyişi Edward kulaklarına ulaştığında sabır dilercesine derin bir nefes aldı. Anlayamıyordu. Bu Mortti ailesinin neden böyle, saldırgan olduklarını anlamıyordu. Anlayamayacaktı da... Kurumuş dudaklarını yaladı ve ellerini çeklerinden çıkartıp, göğüs hizasında birleştirdi ve alayla güldü.
"Lal kaza yapmış. Onunla ilgilenecek kimse yoktu. Kaza yaptığını duyan yoktu. Bu yüzden Şimal'in Lal'ı bana emanet ettiği için yardıma geldim."
Toprak gelen bu umursamaz itiraf ile tek kaşını kaldırdı ve çenesini sol tarafa kaydırıp Edward'ı süzdü. Edward'ın ciddi olduğunu ve doğruyu söylediğini biliyordu. Gözleri yatakta takatsizce yatan kardeşine takıldığı zaman bu düşüncesinden adı gibi emin olmuştu ama ne olursa olsun kardeşini yaban ellere atıp gidemezdi. Özellikle Edward'ın ellerine... Eğer onu tanımadığı ellere emanet ederse biliyordu ki canı daha da çok yanardı can parçasının. Bu sekiz sene boyunca yanında olamamıştı belki. Ona destek olamamıştı ama her zaman, her hareketinden haberdar olmuştu. Yediği içtiği şeye kadar. Ama bunu hiçbir zaman belli edememişti, edememişti. Çünkü: Edward'ın, Lal'ı kullanmak istediğinin farkındaydı. Eğer açığını yaklarsa Lal'ın canını yakmasından endişe etmişti...
Biliyordu ki Edward'ın bunu yapmasında hiçbir sakınca yoktu. İstediği an istediğini yapabilirdi. Onu gözüne kestirdiyse biliyordu ki, asla ama asla kurtuluşu olmazdı. Ortada onu koruya bilmek için ne Şimal vardı ne de kendisi. Koruyamazlardı onu Edward'ın gazabından. Koruya bilecek biri vardı. Aklına gelen kuzeni, Pinhan vardı ama... Onun kendisine hayrı yoktu. Lal'ı koruya bileceği, yanında olacağı muammaydı. Diğer insanları zaten kefeye koymuyordu. Gelip geçiciydi hepsi... Böyle bir konuda kimseye güvenemezdi.
Edward'ın, kardeşinin peşinde kuyruk gibi dolanması canını sıktığını hissediyordu...
Bu sıkıntıya son vermek lazım değil mi diye düşündü ve hiç düşünmeden Edward'a doğru adım attı ve beyaz gözleğinin yakalarını kavradığı gibi sürükleyerek odadan çıkarttı. Büyük bir sinirle sırtını beyaz duvara yasladı ve yüzüne doğru eğilip adeta dişlerinin hırladı. Evet, hırlamıştı...
"Kardeşimden uzak duracaksın!"
Edward dişlerini göstererek sırıttı. "Hayır, durmayacağım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARA EZEL [ TAMAMLANDI]
General FictionBaşlangıçları Olamayan Hayatlar - Beklenmedik hayat, beklenmedik ruhu Araf için. Tıpkı Lal Rosa gibi. Genç adamın beklemediği bir anda hayatının ortasına düşen bu güzeller güzeli peri kızını andıran kız, Ay ve güne...