Medya'yı es geçmeyin derim :) Bu bölümü normalde yılbaşı gecesi ekleyecektim ancak bilgisayarım çok sevdiğim bir adamda kaldı ve finallerime çalışayım diye vermedi bilgisayarımı :)) Bilin bakalım bu adam kim??
E bende bilgisayarımı alınca ekleyeyim dedim. Onun telefondan bölüm yazdığım hakkında bilgisi yok olsa sanırım büyük bir kavga çıkartabilir :) Neyse sorun yok haydi bölüme! Keyifli okumalar!Üzerimden aşk mı geçti? Birileri farkına varmalı bence bazı şeyler değişti, bazı şeyler tükendi... Bende bu dengesizlik varken sizcede tükenmiş midir?
Alışverişimizi yaptıktan sonra yani öğrenci kredimin yüzde yetmişini alışverişe yatırdıktan bir yarım saat sonra eve doğru yola çıktık.
"Gizem ile barışmayacak mısın?"
" Çınar gerçekten cami duvarına işiyorsun."
"Kaç yıllık arkadaşın o senin, biraz ılımlı yaklaş."
"Seni daha yeni affediyorum kalbim hala çok kırık."
"Farkındayım bunun ama aşacağız bana inan."
"NEYİ AŞACAĞIZ YA? Beni kandırdığınızı mı? Aşmış gibi durabilirim ama içimde bir yerlerde onun acısı hala var Çınar Bey!"
"Cidden işemişim."
"Ne?"
"Bu kadar bağıracağını bilsem ağzımı açmazdım."
"Sende azıcık erkek gibi olda bana bu kadar söz hakkı verme."
"Erkekliğimi kullanmama izin vermiyorsun ki."
"Beyinsiz erkeklik o demek değil mi sadece? Azıcık sert ol bu kadar söz hakkı verme bana."
"Maço olmamak için dişimi sıkıyorum yoksa sana bu kadar söz hakkı verir miyim sanıyorsun?"
"Verme o zaman."
"Dayanamazsın bak."Sadece gülmüştüm. Evet gavat erkeklerden nefret ediyordum. Azıcık yumruğunu masaya vursun. Madem benimle beraber birazcık lafını sözünü geçirsin. Benim sahiplenme anlayışım bu şekilde oluyor. O yüzden Selimle onca sene beraber olmuştum. Bana söz geçiren nadir insanlardandı. Yalnız Çınar'ı bir maço düşünmemle kasıklarımın titremesi bir oldu.
Arabayı park ederken onu izledim. Ne ara bu kadar bu adama alışmıştım? Ne ara bu kadar karı koca gibi olmuştuk? Beraber evimize alışveriş yapmalar. Aynı evde yaşamalar. Sürekli el ele dizdize ve yanak yanağa olmalar. Sahi ne ara bu kadar onun olmuştum? Barış'a ne olmuştu? Zeynep sen bu yola Barış için çıktın hatun! Ne ara Çınar'ın eşi oldun?
"Hatunum?"
"Efendim?"Ne dedi o hatun mu? Oyy...
"Çok dalgınsın toparlan biraz. Bak yanyanayız, mutluyuz şükretmek için bir sürü sebebimiz var. Ne bu surat?"
"İyiyim yok bir şey hadi şu aldıklarımızı yerleştirelim."
"Valla sert erkek dediğin açar ntv sporu izler maçını. Hatun kısmı yapar o işleri."
"Hadi be oradan, kalk şu koltuktan vallahi gelir ben kaldırırım."Kalkmadı koltuktan. Bacaklarını orta sephaya koyup izledi. Aslında çok hoşuma gitti. Tam bir baba figürü olmuştum. Bu adamın her hareketi hoşuma gitmese keşke. Her hoşluk yaptığında içimdeki Barış'tan biraz daha kurtuluyorum sanki. Peki en büyük sorun şu: Ben kurtulmak istiyor muyum?
***
Arkamdan ellerini geçirip enseme güzel bir öpücük bıraktı. Sarılmasına mı bayılsam, öpmesine bayılsam bilemedim.
"Kıyamadım. Yardım edeyim."
"Hallettim ben, Sümeyye'ler ne zaman gelir?"
"Akşam yemeğine gelecekler, hadi bakalım marifetlerini göster."
"Beni yemekle korkutamazsın vücudumdan belli olmuyor mu? Sahi nerede sağlıklı yaşam nerede spor?"
"Bak yarın yeni bir sene. Yarın başlarsın spora hem sen farkında değilsin ama kilo veriyorsun."
"Peki bakalım, sen nasıl diyorsan."Mutfakta yemek hazırlamaya başlamıştık. Çok fazla abartmaya gerek yoktu gece için bir sürü hazır yiyecek almıştık. Hani benim öğrenci kredimden. Şimdi çorba, yemek ve pilav yeterli olurdu. Çınarda bu fikrime katılmıştı elindeki pudingi karıştırırken. En sevdiği yiyecek olan tavuktan önce çorba yaptım. Sonra fırına tavuk attım ve pilavı hallettim. Sanırım oda bu arada sadece pudingi yaptı. Ama aynı mutfağı paylaşmak, itekleşmek, şakalaşmak mükemmel bir duyguydu.
***
Kapı çaldığında Çınarcım koşarak gitti. Bende ocağın altını kapayıp gittim peşi sıra. Sümeyye elinde kocaman bir poşetle içeri girdi."Sinan çarşıda birazdan gelecek ben arabamla geldim."
"Ne arabası lan?"
"Sinan nişan hediyesi aldı."
"Şaka yapıyorsun."
"Yok bende istemedim ama evi varmış eğer evi olmasa onun peşinatı olarak verecekmiş."
"Çok büyük bir hediye bu bence gereksiz."
"Diyende mehir olarak aynalı körük istiyor!"
"Çınar!"
Kahkaha atarak o mutfak kısmına geçti bende Sümeyyenin koluna girip içeriye geçtik. Sümeyyeyi o kadar çok özlemişim ki, uzun zamandır görüşememiştik. En son sınav haftasında görmüştüm. Ne güzeldi hayatı, Sinan'ı hayatına almakla ne güzel bir karar vermişti. Tamam ailesi istemişti ama Rabbim onun gönlünce vermişti ona. Bunları düşünürken kapımız tekrar çaldı ve Çınar yine uzun adımlarıyla kapıya ulaştı. Sinan ile sıkı bir kucaklaşma yaşadıktan sonra bize doğru ilerlediler.
"Hoşgeldin enişte."
"Kusura bakmayın çarşıda işim uzadı."
"Önemli değil ya hadi buyrun yemek yiyelim."
Masayıda Çınar kurmuştu biz otururken. Onun maçoluğuda bu kadar olurdu zaten.
Uzun bir yemekten sonra biz bulaşıkları hallettik onlarda içeride tavla oynadılar. Kahkahalar havada uçuştu. Güzel bir grup olmuştuk böyle.
"Ee Çınar sen ne zaman takıyorsun yüzüğü? Böyle olmaz haram böyle ilişkiler."
"Biliyoruzda Zeynep pek emin değil."
"Senin gibisini bulmuşken ben olsam kaçırmam."
"Valla yüzük alsa takacağızda ortada bir yüzük göremiyorum ben."
"İstemiyorum demedin mi kızım sen?"
"Sabah ki konuşmayı hatırlamanı isterim."
Kafasını sallayıp 'Sen görürsün' bakışı attı ve o an sağ parmağımda o yüzüğün ağırlığını hissettim. Ah be Zeynep niye dilini tutamıyorsun!***
Onları gönderince Çınar bana sıkıca sarıldı. Uzunca sarılı kaldık sonra yatak odasına doğru ilerlemeye başladı. Kucağının arasında ilerliyordum ama neden? Kapanmayan çenem şimdi açılmıyordu. Çınar'ın o kuvvetli sesiyle kafamı ona çevirdim.
"Seni o kadar çok seviyorum ki Hatunum bunun bir tarifi yok."
"Çınar ben ne diyeceğimi bilemiyorum."
"Bir şey demene gerek yok. Sadece sana sarılmayı özledim o yüzden buraya geldik. İçin mi fesat acaba?"
"Sensin fesat. Yürüyen libido gibisin her hareketinden korkuyorum."
"Korkma güzelliğim ben sana istemediğin hiç bir şey yapmam."
"Emin misin?"
"Çok zorlanıyorum ama dayanabilirim."
"Çınar neden bu kadar iyisin?"
"Bilmem, hayatıma sen girdin gireli iyi olduysam demek ki."
"Ya saçmalama."
Deyip göğsüne ellerimi yasladım. Bir süre birbirimize öylece baktık. Ben kesinlikle bir yetim falan doyurup giydirmeliydim. Böyle bir adam için büyük bir sevap işlemiş olmalıyım ki bunu haketmiş olmalıyım."Gel bakalım prenses, yılbaşı hediyeni verelim."
"Sende mi aldın?"
"Yoksa sende mi aldın?"
"Evet balım gel bakalıım."
Beni yatağa oturtturdu gidip dolaptan bir kutu çıkardı. Büyükçe bir kutu. Bu neydi böyle?
"Şimdi bu kutunun içerisinde bir mantar pano var. Bir makalede okumuştum. Çok inanmadım ama sen böyle şeyleri seversin. Heh gelelim konumuza. Bu mantar panoya yeni yılda isteklerini yazacaksın. Önce tüm istekleri sonra ay ay ulaşmak istediğim hedefleri, sonra yapmak istediğimiz ama yapamadığımız herşeyi. Eh birde bir köşesine belki ikimizin resmini sıkıştırırsın."Bir sarıldım, bırakmayacak gibi. Yeni yıla onun eşsiz göğsünde girdim. En güzel yılım olması dileğiyle...
Çok uzattım ama artık her gün bölüm gelecek :) Bol oy ve yorumunuzu bekliyorum :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şiş-MAN (TAMAMLANDI)
Ficción GeneralEkmek de anne şefkati, kebap da babamın sıcaklığını... Künefe benim bebeğim. Bir de kaymağı varsa üzerinde durun ben bir dua ritüeli yapıp geleyim. Mutluluk zor değil. En yakın restorana gideyim. Bir buçuk İskender üzerine de kaymaklı bir künefe yer...