Keyifli okumalar. Okuyan, okutan herkese çok teşekkür ediyorum canımsınız...
Bunun adına rahatlamak denir... O daha bunu bilmemiş ki ne bilir?
Çınar hala yanaklarımı öpüyordu ve ben olduğum yeri, zamanı unutmuş gibi hissediyordum. Bir adam birisini böyle güzel avuçlarının arasına alamazdı. Yumuşacık elleriyle böyle güzel dokunamazdı.
"Neyin var?"
"Sınavım kötü geçti."
"Bunun için mi ağlıyorsun sen?"
İnanmış gibi duruyordu. Hayır Zeynep tabii ki sıkıntıyı Çınar'a söylemeyeceksin. Gerek yok bilmesine.
"Evet bunun için ağlıyorum. Biraz yalnız kalmaya ihtiyacım var sanırım."
"Tamam, tamam ben işe gidiyorum zaten. Geç uyu sen ve bir sınav için lütfen kendini daha çok üzme."
İnanmış olduğunu işe gitmesinden anlamıştım. Beni olduğum yerden kaldırıp, -e tabii ki elimden tutarak kaldırdı kucağına alacak değil ya!- yatak odasına bıraktı. Bu adam nasıl düzenliydi sabah toplamadığım yatağı o toplamıştı, resmen yatağa ütü yapılmış gibi duruyordu. Üzerimdeki hırkayı çıkarıp yatağa oturtturdu ve çıkıp gitti. Gidince biraz rahatlamıştım. İnternetten sürekli bu ağrının nasıl geçeceğine bakıyordum ve evet zeytinyağı! Evde illa ki zeytinyağı vardır diyerek mutfağa ilerledim. Bakınız adamlık! Mutfağıda toplamış çıkmadan. Hemen yağ şişesini ağzıma doğru götürdüm ama bu nasıl pis bir koku böyle! İçemem yok mümkünatı yok ben bunu içemem. Ağrıdan ölsem gebersem de ben bu pis kokan yağı içemem!
***
Yaklaşık on beş dakika sonra kaşığa yağı koyarken buldum kendimi. Bakın her defasında diyorum büyük konuşmayın. Çünkü yapmam dediğiniz her şeyi yapıyorsunuz! Bir kaşık yağı içmiştim sonrasında gidip yatakta kıvranmaya başlamıştım. Ellerimi karnıma bastırıp birazcık uyumayı denemem gerekiyordu. Yoksa bu zaman geçmezdi.
***
Karnımdaki sıcaklıkla gözlerimi araladım. Çınar elindeki sıcak su torbası ile bana arkadan sarılmış boynuma minik öpücükler bırakıyordu.
"İşte olman lazım."
"Kalk doktora gidelim."
"Bir yerim ağrımıyor benim."
"İyi ki uyku arasında konuşuyorsun."
"Ne? Uyku arasında mı konuştum?"
Kafasını sallayıp boynuma biraz daha gömdü dudaklarını. Yapmasa keşke şunu. Etkileniyorum allahsız! Nasıl güzel kokluyor. O burnunu nasıl güzel sürtüyor en gizli yerlerime.
"Karnının çok ağrıdığını o yüzden ağladığını söyledin mesela."
"Yok acımıyor eskisi kadar. Üşüttüm ya ondandır."
Elini birazcık bastırınca dişlerimi birbirine bastırıp inledim.
"İnsafsız olma."
"Doktora gidelim boşuna acı çekiyorsun burada."
"İstemiyorum be sen niye geldin bu saatte?"
"Ağlarken bırakmak bana yakışmazdı. Gidip geldim hemen ama uyumuştun. Bende başında oturdum."
Bu kadar duygusallık bana yeterdi. Bu adam ne kadar güzel seviyor beni? Ben onu seviyor muyum peki? Hala amalarım var ve bunlardan kurtulmak için elimden geleni yapacağım.
"İyi misin biraz daha?"
"İyiyim sıcak su torbası iyi gelmiş. Teşekkür ederim."
"Yemek hazırlamamız lazım. Biraz açım ve artık ellerinden yemek yemeyi hak ediyorum bence."
"Peki hazırlarım birazdan. Bir duş alayım. Terlemişim."
Yanımdan kalkıp odadan çıktı. Şöyle bir karnımı yokladıktan sonra ağrımın olmadığını fark ettim. Tuvalete koşar adım gittim. Ve işte bu kadardı. Canım zeytinyağı...
***
İçeri sevinçle gitmiştim. Hatta o mutlulukla Çınar'ı baya öpmüştüm. Yalnız bu adam çok güzel öpüyor size bunu söylemiş miydim? Dudaklarını öyle güzel gezdiriyor ki üzerimde... Tarifi yok.
"Bence yemekten vazgeçelim. Canım tenini çekiyor."
"Zayıflamadan olmaz."
"Saçmalıyorsun."
Kafamı sallarken o çok sevdiğim boynunda dolanıyor ve kokusuyla bütünleşiyordum. Bildiğiniz adama koşuyordum. Bende insanım canım dayanamıyorum! Yunan tanrısı gibi adamla her gece uyuyup her gece onun sarılmalarıyla başa çıkmak ne kadar zor biliyor musunuz?! Boş ver Zeynep olacağı varsa olsun dedim ve kendimi kollarına bıraktım.
Ellerimi boynuna dolayarak kendime daha çok çektim o beni yakıp kavuran kokusuna daha çok hapsetmek istedim kendimi. Yavaşça ayağa kalkmıştı elini belimin belli belirsiz olan oyuntusuna koyduğunda başım dönmeye başlamıştı. Böyle güzel dokunmasın. Böyle güzel öpmesin.
Yavaş adımlarla yatak odasına doğru ilerledik. Elleri üst bedenimi hala yokluyordu ve içimdeki kıpırdanmalar ağzımdan kısık sesli inlemelere sebep oluyordu. Gür sesinden kaçırdığı küçük bir inleme beni benden almıştı.
"Beni öldüreceksin kadın."
"Sende beni öldüreceksin."
Uzandığımızda üstten bakan bakışı beni biraz korkutmuştu. Hata mı yapıyordum bilmiyordum ama kapkara bakışları beni kendimi geri çekme isteğiyle doldurmuştu. Elleri atletimin içinde yavaşça yukarı kayarken gözlerimi kapatmış ve yatağa kendimi bastırmıştım. Benden önce kaç kıza böyle dokunmuştu? Çünkü sadece tecrübeli eller böyle dokunabilirdi. Zeynep. Kafanı bulandırma.
"Çınar.."
"Bana iki saniye içerisinde dur de yoksa ömrümün sonuna kadar kendimi göğüslerinin arasına hapsedeceğim."
"Durman lazım."
"İstemiyorum. Seni istiyorum."
"Ben istemiyorum."
"Özür dilerim. Sadece vakti geldi sanmıştım."
Neyin vakti geldi? Evlenmeden yapacak kadar haysiyetsiz miyim ben be! Sinirle yataktan kalktım. İçeriye giderken arkamdan bir şeylerin fırlatıldığını duydum. Benim arkamdan mı yoksa her hangi bir yere mi attı bilemiyorum. Yalnız bende çok fenayım. Adamı yükseltip yükseltip yarıda bırakıyorum. Ben olsam dayanamam vallahi veririm ayarı. Bu erkeklerin işide çok zor caaağnım.
Ee şimdi ne yapcaksın Zeynep sultan? Çocuğu delirttin içeride yarım bıraktın mutfağa geldin. Şimdi ne yapacaksın kalkıp yüzsüz yüzsüz çocuğa yemek mi hazırlayacaksın? Hayır tabii kide! Zaten yemek yapmakta istemiyordum. Şimdi tam buradan sıvışma vaktidir. Kalkıp aparta gideyim ben buda üzüntüsünden burada kahrolsun belki biraz daha kıymetlenirim!
Dengesizlik ruhumda var. Eğer o adam içeride bana dur dememi söylemeseydi durdurmayacaktım. Gerçekten bazen kendisi kaşınıyordu. Neyse olmuşla ölmüşe çare yok. Kaç Zeynep kaçabildiğin kadar kaç!
Kısa bir bölüm oldu farkındayım ama bugün ruh halim bunu bile kaldıramadı. Yani bir yataktan çıkmak istemeyiş sürekli uyku hali ve mutsuzluk. Sanırım depresyondayım be :(
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şiş-MAN (TAMAMLANDI)
Narrativa generaleEkmek de anne şefkati, kebap da babamın sıcaklığını... Künefe benim bebeğim. Bir de kaymağı varsa üzerinde durun ben bir dua ritüeli yapıp geleyim. Mutluluk zor değil. En yakın restorana gideyim. Bir buçuk İskender üzerine de kaymaklı bir künefe yer...