Bölüm 53

4K 302 41
                                    

Hu huu :) Ben geldim :) İki bölüm birden yazdım sanırım çok çalışkanım şu sıralar! Neyse efendim size keyifli okumalar bu bölüme 30 vote gelince yeni bölümü şakkadanak ekleyeceğim seviliyorsunuz :)

***


Boğaz köprüsünü geçerken hayran gözlerle dışarıyı izlemeye başladım. Denizlerin ferahlığını dilerken kendime, Çınar radyonun sesini yükseltti. Canım Sertap ne güzel söylüyordu:

'Bir tane daha yok şu andan, her an yeganedir tektir. Tut yakala saçlarından kaçırma, vakit nakittir.'

Yüksek sesli müzikten hoşlanıyordum aslında ama araba içerisinde biraz fazla açıldığında sinirlenebiliyordum. Neyse ki sözleri güzel olduğundan sesimi çıkarmadım. Bende her şeyden rahatsız oluyorum. Çınar'ın güzel sesiyle kafamı ona doğru çevirdim.

"Ne kadar anlamlı yaşarsan, kendini sonsuza katlar."

Şarkıya eşlik ediyordu. Bu adam bu kadar kusursuzken ben belamı falan mı arıyordum acaba? Ya gerçekten adamda kızacağım hiç bir özellik yok ve benim aklıma hala Barış geliyor. O kızla resimlerini görmek için deliriyorum mesela. Görsem belki rahatlarım? Yok yok kesin sinirlenirim, Sümeyye'nin de gününü mahvederim. Sus Zeynep!

Ben sustum da radyo susmuyor. Ağzına yandığım radyosu deli gibi Sibel Can'dan çalıyordu.

'Kalp anlamaz imkansızı, hesaplamaz çoğu azı.."

İç çekerken şarkıya eşlik ettim. Çınar'da söylüyordu ama eminim ki benim kadar içten değildi bu sözler. Sanki benim için yazılmıştı.

'Yollar kapalı oralı değilim. Kader ağlarını örüyor başım sevmeye göreyim. Kapalı aralı bırakın geleyim, başı bağlı o yar nereye giderse izini süreyim..'

Çınar'ın gözlerinin içine bakarken ise şu kısmı söylemiştim; 'Hakkıma düşmeyen payım, senle ne tamamım ne yarım..' ama pek anlamadı demek istediğimi.

Gerçekten Çınar ile ne tamam olabiliyordum ne de yarım kalabiliyordum. Neden böyle oluyordu? Yapmam gereken ne hiç bilmiyordum. Bunları anlattığım arkadaşlarım vardı Sümeyye ve eskiden Gizem dışında. Gerçi herkes Çınar'la olmam derdinde! Sana ondan yar olur kızım aklını başına al diye beynimi yiyorlardı. Bir kişi bile Barış'ı bekle demiyordu. Herkes elinde olanla yetin. Hele ki elinde ki Çınar ise...

Telefonum çalınca dikkatim dağıldı, düşüncelerimde uçup gitti. Bu kadar basit. Ufacık bir şey ile onu unutabilirdim aslında. Ama unutmak istemiyorum ki. Neyse arayan Sümeyye idi bana nereye gideceğimizi sormuştu. Bende gelinliklerin bolca olduğu Fatih semtini söylemiştim. Çünkü abimin evlilik hazırlıklarında sürekli Fatih'te dolanmıştık. Ayy size anlatmış mıydım abimin bir gavat olduğunu? Böyle karı sözü dinleyen bir yavşak daha tanımıyorum bakın. İleride olacak eşim benim sözümü dinlemesin. Bakın gerçekten dinlemesin böyle olacaksa.

Ulan karısı tuvaletini yapma dese yapmayacak bu kadarda gavatlık olmaz demeyin. Oluyor kendi abim be kendi abim. Ya bir insanın karısı telefon cezası verebilir mi? Telefondan oyun oynuyormuş diye bir hafta adamın telefonunu aldı. Ben ilk duyduğumda gerçekten şoka girdim. İşten eve geldikçe arıyormuş annemleri falanda. Zaten beni hiç aramaz. Karısı ona senin kardeşin yok dediği günden beri. Neymiş efendim neyse neyse ben size bunları başka bir ara anlatacağım. Şimdilik dönelim meselemize.

"Çınar buradan sonrasını ben kullanabilirim hani yabancı yer ya?"

"Yok hayatım bizimde bir İstanbul geçmişimiz var."

"Allah allah demek öyle. Hadi o zaman dediğim yere direk çıkar bizi."

"Çıkarırım ne var onda?"

Şiş-MAN (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin