SVT/2

39.6K 1.3K 54
                                    


Sabahtan kurmuş olduğum alarmın horoz sesiyle uyandım. Çok cinsti ama birtek bununla uyanabiliyordum. Diğer sesler çok alçak geliyordu. Banyoya geçip duş aldım. Kendimi hayattan soyutlanmış gibi hissediyordum. Ruhen çok fazla çökmüştüm. Artık her şey bana ağır geliyordu. Zaten ben Atlas'tan sonra hiç toparlanamamıştım ki. Bavulumu yatağın altından alıp içini açtım. Kıyafetlerimi gelişigüzel içine yerleştirip kapattım. Tam odadan çıkacakken aklıma gelen şeyle duraksadım. Fotoğraflarımızı ve anı günlüğümüzü almayı unutmuştum. Onlarıda alıp bavulun içine tıktım. Ceketimi de üzerime geçirip evin kapısından dışarıya çıktım. Kapıyı kilitleyip taksiye bindim. Havaalanına gitmesini söyleyip oturduğum koltukta yayıldım. Bir yandan da camdan dışarıya bakıyordum. Acaba İstanbul'u özleyecek miydim? merak konusuydu.

Her şeyim hazır uçağa binmiştim. Mardin'e gidiyordum. Herkese her şeye kısa süreliğine veda etmiştim yada ben öyle tahmin ediyordum. Nasıl gidecek nasıl olacak bilmiyordum. Kalacağım otel falan her şeyim ayarlanmıştı. O insanların içine karışmak aynı psikolojiyi paylaşmak biraz da olsa onları anlamama yardımcı olacaktı. Aynı insan tiplerini görmekten artık gına gelmişti. Belki iyi gelirdi bu seyehat bana. Cam kenarındaki koltuğa oturup kulaklığımı taktım. Beni şuan rahatlatacak tek şey müzik olurdu. Gerginliğimi bir türlü üzerimden atamamıştım. Birazdan uçak kalkış yapacaktı. Heyecan,korku,hüzün,sevinç iyice duygularım saçmasapan bir hâl almıştı.

Yanıma büyük bir şiddetle oturan kişi ile dikkatim yan koltuğa kaydı. Bu ne tür bi kabalık Allah aşkına. 

"Biraz yavaş" diye mırıldandım. "Bir şey mi var hanımefendi?" diye sordu kızgın ve sert sesiyle. 

"evet bir şey var beyfendi sert bir şekilde oturmanız beni rahatsız etti de." diye çıkıştım. 

"Ya bi gidin işinize sizinle mi uğraşacağım ben bu kadar işimin arasında." deyip ses tonunu haddinden fazla yükseltti. Uçaktaki birkaç kişi sanırsam bu durumdan biraz rahatsız olmuşlardı.

 "Bana ses tonunuzu yükseltemezsiniz haddinizi bilin siz kimsiniz be asıl ben sizinle uğraşamam." diye çıkıştım. 

"Tanıştırayım o zaman ben Mardin'in ağasıyım. O koskoca Mardin benden sorulur yani. O yüzden susun lütfen. Tabii sizi Mardin'e almalarını istiyorsanız." diye beni tehtit etti. Ben sana kim olduğumu gösterirdim de işimi riske atamam ukala şey. Diye sitem ettim içimden ve uçağın camından bakmaya devam ettim. Hayır yani bu nasıl bir ukalalıktı? Ağasıymışmış senin bu tavırların bana sökmez yani. Terbiyesiz herif ya. Sinirden kulaklıklarımı çıkarttım ve tırnaklarımı kemirmeye başladım. Sinirlerim bozulunca hep böyle yapardım. Küçüklükten gelen bir alışkanlıkmış. O da ayrı sinir bozucu bir şey zaten.

Uçaktan indikten sonra derin bir nefes aldım ve bu güzel havayı içime doldurdum. Allah'ım böyle güzel bir şehrin nasıl böyle katı bir kesimi olabilir diye düşündüm. Her şehrin ayrı ayrı özellikleri vardı ama böylesini yeni yeni görüyordum. İnsanları, yapıları her şeyi ile güzeldi Mardin. Bu şehre yazık ediyorlardı.

Hemen boş bir taksiye atlayıp kalacağım otelin ismini söyledim. Kiralık ve eşyalı bir ev bulana kadar burada kalacaktım. Aslında güzel oteldi. Şirin bir şeydi. Ama o kadar ısrarlarıma rağmen yinede 5 yıldızlı bir otelde yer ayırtmışlardı. Anahtarımı alıp asansörle 9.kattaki odama çıktım. Asansörde gıcık edici müziklerden biri çalıyordu yine. Anlamıyorum sanki asansörde bir şey yapacaktık. Açmışlar müziği romantik ortam yaratıyorlardı. Sanki 20 saniyede tövbe tövbe. Uçaktaki adam benim sinir sistemimle oynadığı için şu an uçan kuşa bile laf edecek durumdaydım.

Odama girince çantalarımı yatağın üstüne bıraktım ve odaya bir göz atarken fotoğraf makinamı ve not defterimi çantama koydum. Anahtarlarımıda alıp odadan çıktım. Tefonum zaten cebimdeydi onu da çantama attım.

Otelden çıkmadan önce otelin kartınıda almayı unutmadım. Tekrar o temiz havayı içime çekip yürümeye başladım.

Biraz ara sokaklara girip yürümeye devam ettim. İnsanlar günlük yaşamına devam ediyordu. Dikkatimi çeken fazla bir şey olmadığından otele geri döndüm.

Yemeğimi odama getirmelerini isteyip, telefonumu çantamdan çıkardım ve arkadaşımı aradım. Onunla konuşurken yemeğim geldi. Içeriye alıp telefonu kapattim. Yemeğimi iştahla yemeye başladım. Bugün cidden fazla yorulmuştum. Yemeği bitirip yatağıma girdim.

Gözlerimi kapatıp düşünmeye başladım. Acaba nasıl olacaktı, araştırma nasıl gidecekti? Fazla bir fikrim yoktu. Amaaan boşver Ömür zamanı gelince her şeyi göreceğiz. Şimdiden kafamı bunlarla yoramazdım uyumam gerekiyordu. Iyice yatağımın içine sinip uykuya daldım....

SAVCI VE TÖREHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin