Korkuyordum...
Hayatımda ilk olacak bu şeyden aklım başıma erdiğinden beri korkuyordum. Toprak bunu anlamış olacak ki"Korkma ben senin canını asla yakmam" diyip anlımdan öptü.
Canımı yakmasından değil de doğuracağı sonuçlardan korkuyordum."Hayatımızı bir düzene koyduktan sonra bu işlere kalkışsak daha iyi değil mi Toprak?"
"Hayatımızın nesi var ki? "
"Toprak benim bir mesleğim var demi. Ne kadar süresiz izine çıkartılmış ve araştırma bitmiş olsa da ben bunca yıl bu meslek için çalıştım didindim. Şimdi bir evlilik için mesleğimi atamam. Hem hayallerime kavuşmuşken asla! Yaşadığın ortama da ait değilim zaten. Ilk önce Önemli sorunlarımızı halledip daha sonra özel yaşamımızı halletsek. Hem ben senin teklifine daha cevap vermedim."
"Tamam ben balkona çıkıyorum üzerine bir şey al ve gel. Bu akşam bu konuyu çözeceğiz." Dedi ve kapıyı sertçe vurup çıktı.
Üzerime hırka alıp odadan çıktım. Yüzüme esen rüzgar ürpermeme neden olmuştu.
Toprak oturmuş ve yan tarafa dönük duruyordu.
"Anlat tek tek bana anlat çözelim şu SORUNLARIMIZI " dedi elini her kelimesinden sonra masaya vurarak.
" Ilki benim mesleğim Toprak"
"Mesleğini burada da yapabilirsin Ömür"
"Buradaki yaşam tarzı bana göre değil Toprak"
"Senin yerin benim yanım Ömür"
"Sen Istanbul'a rahatlıkla alışabilirsin ama ben buraya alışamam. Benim düzenim vardı" dedim. O günleri Gerçekten özlüyordum. O kadar emek harcadığım mesleğim burnumda tütüyordu.
"Benim de mesleğim burada " dedi
"Orada da kendine rahatlıkla iş kurabilirsin Toprak. Senin isteyince elde edemeyeceğin hiçbir şey yok." Dedim
"Tek sorun bu mu gerçekten Ömür ?"
"Benim tek sorunum bu Toprak"
"Benim var ama. Ya ben de herkes gibi bir evliliğim olsun istiyorum " dedi. Içimdeki kin ile ayağa kalktım ve elimi masanın üzerine koyup
"Sen ailenin himayesi altında burada yaşamaya devam edersen hiçbir şekilde normal bir evliliğin olamaz." dedim ve odaya gittim. Sonuna kadar haklıydım.
Toprak gece odaya uğramamıştı. Gözümü dahi kırpmamıştım onu beklerken. Fazla ağır mı konuştum acaba ? Hayır tabikide haketti bunu. Kendi iç sesimle çelişiyordum.
Haklıydım bu konuda. Sonuna kadar da sözlerimin arkasındaydım.Sabaha karşı gözlerim anca uykuya dalmıştı...
TOPRAK'TAN
Sözleri zoruma gitmişti ve beni tekrar tekrar düşündürüyordu. Gerçekten öyle mi gözüküyordu? Madem öyle şu İstanbul işini düşünecektim. Hem mesleği konusunda da haklıydı. Ona bu kötülüğü yapamazdım. Hem rahatlıkla iş kurabilecek biriydim. Önümde de bir engel yoktu. Sadece konuyu babama açsam yeterdi.
"Baba konuşmamız lazım " dedim. Balkonda yakalamıştım onu.
"Otur ogul"
"Baba ben artık burada yaşamak istemiyorum." Dedim
"Ne demek burada yaşamak istemiyorum." Dedi bağırarak
Bağırmasıyla annemin yanımıza gelmesi bir oldu.
"Ne oluyor?"
"Baba ben artık sizin himayeniz altında yaşamak istemiyorum. Kendimi küçük hissediyorum. Başka bir şehirde iş kurabilirim, yaşantım daha düzgün olabilir." Dedim
"Sen gidersen yerine kim gelecek, Nasıl olacak buraların hali? Hiçbir yere gidemezsin."
"Evlendir diğer oğullarından birini. Her şeyi bana bağlama baba. Gideceğim. Daha fazla da konuşmak istemiyorum." Dedim ve konaktan dışarıya çıktım.
Eğlenmek için biryerlere gitmeye ihtiyacım vardı. Kafamı dağıtmak istiyordum. Merkeze inip mekanıma gittim. Köşeye bir yere geçtim ve sigara yaktım, Viski istedim. Kafamda canlanan sorular beni bunaltmaya yetiyordu. Bu ne berbat bi işti ya.
Neden evlendim ki ben?
Ne için ailemmi üzdüm?
Neden düzenimi bozdum?
Pişman mıydım? Evet pişmandım...
ÖMÜR'DEN
Gözlerimi açtığımda yanımda kimse yoktu. Alışmıştım artık. Konuşmamızın arasından 2 gün geçmesine rağmen hâla eve uğramamıştı. Kim bilir nerede ne yapıyordu? Ne bir mesaj atmıştı ne de aramıştı.
Duştan çıktım ve bornozla yatağa uzandım. Telefonu elime alıp gezinmeye başladım. Bildirimlere boğulmam yüzünden 2 3 saattir yatakta aynı şekilde telefonla uğraşıyordum. Kapının bir anda açılmasıyla yataktan sıçramam bir oldu. Toprak hızlıca banyoya girdi ve ben öylece bakakaldım. Ne yapıyordu bu adam. Millet deliye hasret biz akıllıya.
O banyodayken ben de hızlıca üzerimi giydim. Makyaj masama oturdum ve sade bir makyaj yapmaya başladım.
Toprak banyodan çıktığında ben de parfümümü sıkıyordum. Dolabı açtı ve valizleri çıkarttı. Orda durmuş öylece onu izliyordum.
"Aval aval bakacağına yardım et de gidelim." Dedi. Gözlerimi devirip ayağa kalktım.
"Gelmek istemiyorsan burada kal. Ben orada tek başıma da yaşayabilirim. Hep olduğu gibi" Dedim ve kıyafetlerimi dolaptan çıkartmaya başladım.
"Sus Ömür" dedi ve o da kendi eşyalarını dolaptan çıkartmaya başladı.
Ne olmuştu bu adama 2 günde. Yine kendi kendine tavırlar almıştı. Neyse hayırlısı diyip geçelim.
Makyaj malzemelerimi de ayrı bir çantaya koydum. Düğünde takılanları da bunların arasına yerleştirdim.
Valizleri arabaya yerleştirdikten sonra konaktakilerle vedalaştım.
Buradaki maceramız da buraya kadarmış. Zaman ne gösterir bilemeyeceğim ama buranın bana katacaklarının bu kadar mükemmel olacağını tahmin etmemiştim. Burayla tek problemim buraya ait olmamamdı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAVCI VE TÖRE
General FictionToplantı başladığından beri sadece töre cinayetleri ve evlilikleri hakkında konuşuyorlardı. Adamın ağzından çıkan son kelime beni çıkmaza sürükledi. "ve bu töre ile ilgili davalarla Ömür hanım gidip yerinde ilgilenecek. Yani Mardin'e gidiyorsun Ömü...