Üzerime dar kot ve t-shirt geçirdim ve anahtarımı alıp evden çıktım. Konağın kapısını çalıp beklemeye başladım. Biraz beklemeden sonra kapı açıldı. Kapıyı açan genç ve güzel bir kadındı. Zannedersem yaşı küçüktü. Bu yaşı küçük ve güzel dediğim kadın aslında hamileymiş. Karnının şişliğinden anlaşılıyordu. Neden böyle bir şey yapıp kadının hayatını karartmışlardı ? Belki idealleri vardı ve ailesi yüzünden onları gerçekleştiremiyordu. Coğrafya kaderdir cümlesini şuan gerçekten anlıyordum. İçeriye geçtim ve biraz etrafı süzdüm. Konak ciddi anlamda görkemli ve güzeldi. Giriş katında mutfak ve 3 tane oda vardı. Arkamı dönüp kadına baktım. Bana merdivenleri işaret ederek gülümsedi ve benim önümde yukarıya çıkmaya başladı. Kadını takip ettim ve üst kata çıktık.
Zannedersem ailenin üyelerinin hepsi masaya oturmuş beni bekliyorlardı.
"Beklettiysem kusura bakmayın." dedim ve olduğum yerde kaldım. Çok soğuk bir aileye benziyorlardı.
"Geç bakalım şöyle. " dedi evin büyüğü zannettiğim kişi. Gösterdiği yere geçerken masadaki insanları dikkatle inceliyordum, onlar da beni. Sadece birinin yüzü çok tanıdık geliyordu. Yerime otururken adama dikkatlice baktım. Bu... Bu uçaktaki adamdı. Kaba herif meğersem bu yüzden bana üstünlük taslıyordu.
Herkesin tuhaf bakışları içinde yemeğimi yedim. Erkek olarak 3 kardeşlerdi kızları da 1 tane vardı. Sadece kızı bana bakıyordu. Erkek çocuklarını bana bakarken görmemiştim.
"kızım gel biz diğer odaya gidelim o sırada kahvelerimiz gelsin" dedi hanımağa. Sanırım üzerimde gezinen gerginliği anlamıştı. Bu kadın bu kadar kibarmıydı ya. Kafamı sallamakla yetindim ve kadını takip ettim. Aşağı kata inip mutfağın yanındaki odaya girdi ben de peşinden. Kadın bana gülümseyip oturdu. Onun gülümsemesine ben de gülümseyerek karşılık verdim. Sevecen bir kadına benziyordu.
"Kusura bakma kızım aslında ailemiz bu kadar soğukkanlı değildir ama sen buralara yabancısın diye öyle davrandılar" dedi.
"Önemi yok cidden. Bu gayet normal bir davranıştı çünkü benim nasıl biri olduğumu bilmiyorsunuz. " dedim
Kadın kafasını salladı. Biraz sessizlikten sonra odanın kapısı çaldı ve içeriye 50 yaşlarında bir kadın girdi. Kahvelerimizi masanın üzerine bırakıp çıktı.
" Yavrum sen neden buralara geldin. Buralardan olmadığın çok belli" dedi hanımağa.
"isminizi öğrenebilir miyim ?" dedim.
"Mizgin."
"Mizgin hanım ben küçükken hep buraları merak ederdim. Şimdi de tarihine merakım yüzünden geldim. " dedim ve sustum. Fırsat bu fırsattır deyip telefonumun ses kaydını başlattım.
" Senin ismin ne kızım?" dedi
" Ömür" dedim
"Ben de buralara gelin geldin sandım kızım. Sakın haaa. Bak ben oldum da ne oluyor evden çıkamıyorum. Her şeye kural. şimdiki aklım olsa asla." dedi.
"Neden bu cinayetler işleniyor? " dedim sorar gözlerle bakarak. Konuyu değiştirip tuhaf bir soru sorduğum için kuşkulanmasından korktum fakat gayet normal bir tepki ile cevap verdi.
" Mardin burası kızım, herkes namusuna düşkündür. Hele bi leke gelsin dünyaya sığamazlar. Burası kan kokar, toprak kokar." dedi kadın sanki bir yarası varmış gibi.
"Bu nasıl iş böyle ya? Cinayet işlemek nasıl normal gelebilir? Namus kavramı çok yanlış anlaşılıyor bence." dedim. sinirlenmiştim.
"O insanlar ister mi hiç evlatlarını öldürmek? İçi yanar insanın ama milletin ağzı torba değil kızım." dedi ve gözleri doldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAVCI VE TÖRE
General FictionToplantı başladığından beri sadece töre cinayetleri ve evlilikleri hakkında konuşuyorlardı. Adamın ağzından çıkan son kelime beni çıkmaza sürükledi. "ve bu töre ile ilgili davalarla Ömür hanım gidip yerinde ilgilenecek. Yani Mardin'e gidiyorsun Ömü...