Sabah uyandığımda neredeyse güneş yeni doğuyordu. Telefonumun saatine bakıp gözlerimi pörtlettim. Hadi amaa bu saatte uyanılır mı ya? Yataktan zor bela kalkıp lavaboya gittim. İhtiyaçlarımı giderdikten sonra elimi yüzümü yıkadım ve pencerenin önüne gittim. Neyse ki güneşin doğuşunu biraz izlemeye vaktim olmuştu. Hazır böyle güzel ışık vuruyorken telefonumu aldım ve kameramı açtım. Telefonu biraz havada tutup güzel bir fotoğraf çekindim. Ardından dolaba doğru ilerleyip siyah kot pantolon üzerine de beyaz v yaka tişört geçirdim. Ardından makyaj masasına geçtim. kumral saçlarımı açtım ve kendi halinde bıraktım. Biraz eyeliner ve birazda bordo ruj sürüp işlemimi tamamladım. Çiçek kokulu parfümümü sıktım ve beyaz spor ayakkabılarımı giydim. Trençkotumu da üzerime alıp fazla büyük olmayan siyah kol çantamın içine cüzdanımı ve anahtarlarımı koydum.
Otelden çıkıp cadde üzerinde yürümeye başladım. Artık bir ev bakmam lazımdı. Töre olaylarının fazla olduğu kesimde ev bulmam gerekiyordu. Otelde kalarak bu soruşturmayı çözemezdim. Cadde üzerinde ilerlerken etrafı dikkatlice süzüyordum.
Çantam silahtan dolayı biraz ağırlık yapıyordu ama yapacak bir şeyim yoktu çünkü şu an sadece ona güveniyordum. Her savcının yanında taşıdığı gibi ben de yanımda silah taşımak zorundaydım. Herkes silahını kendisi aldığı için bende kendim gibi gösterişli, güzel ve kaliteli bir silah seçmiştim. Tabancamın üstünde varaklar vardı. İnce ince dokunmuştu.
Ileride bir alışveriş merkezi görmüştüm. Içeriye girip şehrin bu kesimine daha uygun kıyafetler bakmalıydım. Eğer taşınırsam insanlarla komşuluk yapıp bilgiler alacaktım. Hem de şehrin bu kesiminde böyle gezinince insanlar bana tuhaf tuhaf baktıkları için kendimi kötü hissediyordum.
Cihazdan geçerken çantamı koydum ve kendim geçtim tam çantamı alacakken görevli elime silahı doğrultup çantamı kenara itti.
" Ne yapıyorsunuz?" dedim ama adam beni tınlamadı. Telsize bir şeyler söyleyip bana döndü.
"Çantanızdaki silahın nedenini öğrenebilir miyim acaba hanımefendi?" dedi adam.
" Bakın beyfendi ben savcıyım o silahın nedeni de o eğer izin verirseniz çantamdan kimliğimi çıkarıp göstereyim." dedim adama bön bön bakarak. Adam çantamın içinden silahı aldı ve çantamı bana uzattı. Çantamdan cüzdanımı çıkardım ve onun içinden de kimliğimi çıkardım. Adamın gözüne sokar bir biçimde kimliğimi gösterince adam inandı ve benden tonlarca özür dileyip geçmeme izin verdi.
Daha uzun etekler, elbiseler bakıp hoşuma gidenlerden aldım. Kesim kesim farklılıklar vardı. Sanki şehrin bir tarafı anya diğer tarafı konya gibiydi. Bu benzetme cuk diye oturmuştu. Alışverişimi bitirip avmden çıktım. Otele geri dönüp odama çıktım. Aldıklarımın poşetini yatağımın üstüne bırakıp tekrar otelden çıktım. Sokaklarda gezerken en büyük konağı bulmaya çalışıyordum. Yoldan geçen bir amcaya rast geldim ve özür dileyerek onu durdurdum. "Rahatsiz ettiğim için özür dilerim amcacım ama ben size bir şey soracaktım" dedim "Tabii kızım sor" dedi. "Ben buranın en büyük konağını arıyorum da nasıl gidebilirim oraya? " dedim. "Heee sen Yalçın'ların konağını soruyorsun kızım. O konak Mardin ağasının konağı. Buradan dümdüz git..............." diyip yolu tarif etti bana amca "Peki sağol amca" deyip dediği yöne doğru ilerledim.
Konağın oraya geldiğimde şaşkınlıkla etrafıma baktım. Çok ıssızdı sokak. Sanki korkulacak şeyler var gibiydi. Birkaç silah patlama sesi duyunca iyice bi telaşlandım. Benim buraya acilen taşınmam lazımdı. Soruşturmaya hemen başlamazsam bu töre cinayetleri daha fazla can alacaktı. Sokakta biraz ilerleyip evlere baktım 2 katlı bir ev çarptı gözüme tam da konağın karşısındaydı. Camda da kiralık veya satılık yazıyordu. Hemen yazan telefon numarasını aradım ve kapının önünde adamın gelmesini bekledim. Adam gelince kiralamak istediğimi söyledim ve kira sözleşmesini imzaladık. Çok uygun bir fiyata gelmişti. Ev dayalî döşeliydi ve kira bedeli aylık 350 tl idi. 2 katlı evin 350 TL olması hiç alışıldık bir durum değildi ama fazla ses çıkartmadım. Tertemiz evdi. Ama ben bu evde tekrardan temizlik yapacaktım. Otele geri dönűp eşyalarımın hepsini valize doldurdum valizle birlikte çantalarımı da alıp çıkış işlemlerimi yaptım. Yoldan giderken eve en yakın bakkala bakınıyordum. Eve varmadan 1 sokak aşağıda bakkal gördüm ve oraya doğru ilerledim. Cif, çamaşır suyu derken bütün temizlik malzemelerinden alıp ücretini ödedim. Bakaldan çıkıp eve doğru ilerledim. Evin önüne geldiğimde cebimden anahtarımı çıkartıp kapıyı açtım. Valizlerimi kenara koyup içeriye girdip kapıyı kapattım. Bugün işim fazla uzundu sanırsam. Ev 2 katlı olunca temizlemek zor oluyordu. Ev ne büyük ne de küçűktü çok şirin bir evdi. Eşyaları da çok güzeldi. Ilk temizlemeye yatak odamdan başlıyacaktım çünkü hemen bavulumu falan yerleştirmem lazımdı. Nedeni ise diğer yerleri temizlerken bana ayak bağı olmasınlar diye.
Yatak odasına çıkıp camları açtım. Üzerime şort ve bol bir tişört geçirdim. Saçımı da topuz yapıp işe koyuldum. 2 tane cam vardı. Odayı biraz havalandırdıktan sonra yatağın üstündeki çarşafları bir güzel silkeledim. Halıları da silkeledikten sonra sıra dipten köşeden her yeri silmekteydi. Yatağın kenarı, dolaplar, yerler, kapılar, komodinler... sildikten sonra kıyafetlerimi dolaba yerleştirdim ve camları kapatıp odadan çıktım. Diğer odaları da temizledikten sonra banyo tuvalet kısmını temizlemeye geldi sıra. Her yeri silip çamaşır suyu ile sildikten sonra mutfağa geçtim. Çok fazla yorulmuştum.
Mutfağı da silip temizledikten sonra salona geçtim ve yayılarak oturdum. Evde soba vardı. Adam bana arka tarafta odunların olduğunu söylemişti. Ayakkabılarımı ayağıma geçirip arka tarafa geçtim. Biraz odunu kovaya doldurup tekrar eve geri döndüm. Sobayı yaktım ve odama çıktım üzerime pantolonumu ve kazağımı giyip telefonumu, cüzdanımı ve anahtarımı alıp evden çıktım. Mutfak için bişeyler almam lazımdı. 1 sokak ötede gördüğüm bakkala yeniden gittim ve baklagillerden kahvaltılıklara kadar her şeyi aldım. Mini market tarzındaydı. Bolca abur cubur ve meyve alıp marketten çıktım. Eve kadar poşetleri zar zor taşımıştım. Evin içi fazlasıyla ısınmıştı Sobaya daha fazla bir şeyler atmayacaktım. Marketten aldıklarımı mutfakta yerlerine yerleştirdim. Şu anda aç hissetmediğim için bir şey yapma gereği duymadım. Televizyonu açıp kanallarda gezindim. Güzel bir kanalda komedi programında durdum. Böyle programları seviyordum. Ben gülmeye devam ederken kapımın zili çaldı. Kapıyı açtığımda karşımda genç bir Kız duruyordu. "Buyrun" dedim gülümseyerek. "Merhaba ben karşı konağın kızıyım. bizimkiler sizin buraya yeni taşındığınızı görmüş. Akşam sizi yemeğe davet ediyorlar." deyip gülümsedi Bu teklife biraz şaşırmıştım
"Tamam o zaman gelmeye çalışacağım. " diyip içeriye girdim. Bu benim için bir fırsattı. İşte şimdi başlıyorduk......
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAVCI VE TÖRE
Tiểu Thuyết ChungToplantı başladığından beri sadece töre cinayetleri ve evlilikleri hakkında konuşuyorlardı. Adamın ağzından çıkan son kelime beni çıkmaza sürükledi. "ve bu töre ile ilgili davalarla Ömür hanım gidip yerinde ilgilenecek. Yani Mardin'e gidiyorsun Ömü...