SVT/32

11K 350 18
                                    

Alarmın tırmalayıcı sesiyle güne başlamıştım. Ise geç kalmak istemediğim için normalden Biraz daha erken kalktım. İşlerim de baya kabarmıştır kesin.

Banyoya girip kendimi ılık suyun naifliğine bıraktım. Çok hoştu. Resmen resetlenmistim. Banyodan çıkıp odaya geçtim. Üzerime siyah takımımı geçirip makyaj masasına oturdum. Aynadaki yansımasına bakınca Toprak'ın da uyandığını gördüm. Yanına gidip

"Oyy benim aşkım uyanmış da ses vermiyor mu?" Dedim ve suratını mıncırmaya başladım.

"O aşkına biraz daha öyle yaparsan ise geç kalabilirsin benden demesi" dedi ve göz kırptı.

"Uyuz senii " dedim ve makyaj masasına geri döndüm. Hafif bir makyajdan sonra parfümümü sıktım ve çantamı aldım. Toprak beni süzüp

"Hayırdır böyle ne iş karıcım?"

"Ise gidiyorum Toprak"

"Niye bu kadar özendin?"

"Pasaklı mı olayım ?"

Yanıma yaklaştı ve dibime kadar girdi. Kalbimin atışı çok fenaydı.

" Akıllı kız ol aşkım " dedi ve yatağa geri döndü.

Evden çıkıp arabama bindim. Yol boyunca yaptığı imayı düşündüm düşündüm durdum. Bana güvenmiyor muydu acaba? Güvenmese neden devam etmek istesin ki ama? Akşam yemekte kesinlikle bu konuyu açacaktım.

Savcılığın  otoparkına arabayı parkedip indim. Yürürken ayakkabımdan çıkan tak tak sesleri başımı ağartmaya yetiyordu. Giriş kapısına geldim ve derin bir nefes alıp içeriye girdim. Toz tutmuş odamın kapısını anahtarımla açıp içeriye girdim. Odayı temizlettirmeliydim ama ondan önce camların hepsini açtım. Odada ağır bir koku vardı.

Masama oturup yarım bıraktığım dosyaları teker teker inceledim.
Genelde çoğu adam öldürmeydi. Insanlıktan nasibini alamamış bunlar resmen. Bunlara gereken tek suç bana göre idam ama kanunlar kanunlar.Tamam modern devlet olma yolunda olabilirdik ama bu cinayetler de beni çileden çıkartıyordu. Özellikle bir tanesi dikkatimi daha çok çekmişti.

Ibrahim psikoloji okuyan, geleceği parlak bir öğrenciydi. 05.04.2018 tarihinde sinema salonuna dalarak izleyicilere ateş açtı, 12 masum insanın ölümüne ve 70 kişinin yaralanmasına neden oldu. Yaralı insanların 30'u hastanede can verdi. 25'inde de kalıcı sağlık problemleri var.

Desene işimiz uzun. Kapıdaki polislerden birini odama çağırdım ve  

"Bana bu adamın şuan olduğu hücrenin adresini ve adamın özel bilgilerini getirmenizi istiyorum. En fazla 2 saat içinde elimde olsun." dedim

polis memuru odamdan çıkınca kendime kahve söyledim. Göz kapaklarım ağırlaşıyordu ve tam olarak ayılmam gerekiyordu. Koltuğa geri yaslanıp kafamı arkaya doğru attım. Ben o şekilde oturmaya devam ederken kahvem geldi. Şimdi sıra istediğim dosyaların gelmesindeydi.

TOPRAK'TAN

Arabama binip yeni şirketimin yolunu tuttum. Her şey bitmişti. Elemanlar hazırdı ben sadece hazıra konacaktım. Bayılıyordum hükmetmeye. Bir de sevgili karıcığım üzerinde bunu uygulayabilsem mükemmel olacaktı. Geri kafalı falan değildim sadece Ömür fazla dik bir insandı ve ben de fazla sinirli biriydim.

Kapıdan içeriye girer girmez etrafa baktım ve asansörü çağardım. Her adımımda kızlar ağızlarının suyu aka aka bakıyorlardı. Ne hoştu ama. Bu şirkette her şeye yeniden başlıyordum. Kimse benim gerçek yaşamımı bilmeyecekti. Bilmelerine gerek yoktu. O şekilde davranacaktım.

ÖMÜR'DEN

Adamın bütün dosyaları elimdeydi. Incelemek için sabırsızlanıyordum. Hemen başlamam gerekiyordu. Uygun koşulları sağlayıp çalışmaya başladım.

21 yaşında İstanbul'da yaşıyor. Doğum yeri de İstanbul. Aslen Manisa'lı. Ailesinin maddi  durumu orta düzeyde. Çevrenin söylediklerine göre de çocuklarının üzerine düşen insanlarmış. Babası olayı duyunca kalp krizi geçirmiş ve 3 hafta hastanede kalmış.

Kız arkadaşı ile aynı sınıftaymışlar. 2 yıl süren bir beraberlikleri varmış.

Üniversitenin İlk aylarında bir süre psikolojik tedavi görmüş...

Annesi, babası, sevgilisi ve doktoruyla bir görüşme yapmam lazımdı. Daha sonra da kendisiyle tabi. Bu dava sineye çekilecek bir dava değildi. Onlarca insanı öldürmüş ve yaralamıştı. 

Akşam üzeri trafikten dolayı eve anca gelebilmiştim. Ben eve geldiğimde Toprak'ta evdeydi. Odaya geçip geceliklerimi giydim ve banyoya gittim. Elimi yüzümü yıkayıp kendime geldim. Ardından mutfağa geçip çayı ocağa koydum ve çalışma odama geçtim. Şu dava hakkında detaylı araştırmalarıma devam ettim.

Konsantrasyonumu bozan Toprak'ın sesi oldu.

"Efendiiim"

"Çay kaynadı demle istersen" dedi

Masadan kalkıp mutfağa geçtim sanki kendi yapamıyordu ağamızın.

Masayı kurup oturmuştuk. Bence konuyu açmanın Tam vaktiydi. Hazır konuşmuyor etmiyorduk.

"Toprak sen bana güvenmiyor musun? Sabah söylediğin cümlenin altında imalar yatıyordu "

....

SAVCI VE TÖREHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin