SVT/25

13.9K 477 20
                                    

Kutunun içinden hoş bir elbise ve ona uygun ayakkabı çıkmıştı. Üzerindeki notu elime aldım. "Dilemma akşam bunları giy" yazıyordu.

Giy miş öküz herif. Kafama atsaydın daha iyiydi. Bir de bana emir veriyor. Bu nasıl bir saygısızlıktır. Hem sen bana emir veremezsin. Ne oldun yaniii.

Tabiki de elbiseyi giymeyecektim. Uygun bir dille yazmış olsaydı giymeyi düşünebilirdim..

Siyah elbisemi giyerken zorlanmıştım ama değmişti. Fıstık gibi olmuştum. Gönderdiği ayakkabıları beğendiğim için onları giymeyi tercih ettim.. Makyajımı toprak tonlarında yapıp, saçlarımı da ortadan ayırıp düz bıraktım.

Telefonumla oynarken kapı açıldı. Nasıl olsa Toprak'tır diye kaldırıp kafamı bakmadım bile.

" neden aldığım elbiseyi giymedin?"

" canım istemedi " dedim.

" canın istesin veya istemesin giymeni istedim. Bu bana olan saygını gösterir Ömür "

" saygı mı? Bunu bana sen mi söylüyorsun Toprak? Emir vermişsin resmen. Kafama atsaydın daha iyiydi"

" benden yumuşak olmamı mı bekkiyorsun Ömür? O zaman şöyle diyeyim DAHA ÇOK BEKLERSİN"

" beklememe gerek yok. Yakında ayrılırız zaten" 

" evet öyle yaparız. " demişti o da. Zaten o da istemiyordu.

" hadi şimdi çıkalım. bu akşamı bana zehir ettiğin için teşekkür ederim Ömür" dedi.

gerçekten bütün sorun bende miydi yani? şaka gibiydi daha fazla sinirimi bozmamak için konuşmamayı tercih ettim.

Otelden çıkıp arabaya bindik. Yolda tek bir kelime dahi etmemiştik. Bu da onun işine geliyordur kesin.

Sonunda araba durmuştu. İnince belime koyduğu eliyle ağzımı dahi açmamıştım. Bir bildiği vardır diyip sustum.

Bir köşeye oturup dans eden insanları izlemeye başladım. İçimden de milleti eleştiriyordum. Masaya gelen adama bir meyve suyu bir de beyaz şarap söyledi.

" ben neden meyve suyu içiyorum?"

" neden alkol içeceksin?"

" buraya geliş sebebimiz bu bence"

"hayır değil, sıkılmışsındır diye düşündüm ve o yüzden geldik Ömür"

" neden sıkılayım? Hem benim hakkımda karar alabilme fikri nereden çıktı. Ne cesaretle yani?"

" tamam Ömür uzatma"

Sustum sadece. Çünkü bu laftan nefret ederdim.

Ayağa kalkıp piste doğru yürüdüm. Millete ayak uydurarak dans ediyordum. Toprak yanıma gelip kolumdan tuttuğu gibi yerime oturttu.

" ne yapıyorsun yaa?" dedim

" elbisen dans ederken yukarı çıkıyor " dedi.

" gözlerini mi alamadın yoksa?" dedim gıcık bir ses tonuyla.

" burada o kadar mükemmel kız varken senden neden gözlerimi alamıyım?" dedi.

" o mükemmel kızlarla gelseydin keşke ben de başkasıyla gelirdim. "

Kolumu kavrayıp sıkmaya başladı.

"kolumu bırak" dedim. Tıslamaya yakın bir sesle.

"başkası kimmiş?" dedi. Gözleri alev saçıyordu.

" seni ne ilgilendirir?" dedim.

"soruma soruyla yanıt verme. Cevabını bekliyorum" dedi. Kolumu hâla bırakmamıştı.

" benim hayatım seni ilgilendirmez " dedim.

"İlgilendirir"

" Hayır efendim ilgilendirmez. Ben sana karışıyor muyum? Ne istersen onu yap ve şunu eklemek istiyorum. Sen gerçekten ruh hastasının tekisin. şimdi şu iğrenç ellerini kolumdan çek yoksa bir gün seni vurmak zorunda kalacağım." dedim ve mekandan çıktım. 

Arkamdan bir şeyler söylüyordu ama hem müzük sesinden hem de pek umursamadığım için duymuyordum. Bu ne yani ben buna dayanmak zorunda değildim. sözleşme olmasa 1 dakika bile yanında durmazdım.

Ara sokaklardan yavaş yavaş yürüyüp kafamı dağıtıyordum. Artık bana dokunursa kendi yollarımla çözecektim sanırım çünkü beni buna mecbur bırakıyordu. Adamı yaralayacağım demiyordum ama korkutacaktım hakediyordu. Tabi korkarsa.

Yavaş yavaş yürürken yanımda duran araba yüzünden adımlarımı hızlandırdım. Arabanın kapısı açılınca hiç bozuntuya vermeden önüme bakarak devam ettim. Adamın beni takip ettiğini anlayınca çaktırmadan silahımı çantamdan çıkarttım. hızlıca arkamı dönüp silahı adama doğrulttum. 

" Kimsin?" adam bana bakmaya devam ederken arabadan biri inip ukalaca alkışlamaya başladı. Bir yandan da sırıtıyordu. Toprak'ı görünce doğrulttuğum silahı indirdim ve çantama koydum.

" Cesaretli karım benim." dedi. Yanında korumaları olduğu için Karım kelimesine bir şey demedim.  Mizgin Hanım'a yetiştirebilirlerdi. O zaman bu olanların bir anlamı kalmazdı.

"Kim olduğumu unuttun herhalde?" dedim ve tek kaşımı kaldırdım.

"Unutur muyum hiç ?" dedi.

Arabaya yönelim arka koltuğa yani Toprak'ın yanına oturdum. Uykum gelmişti zaten daha fazla tavır yapamazdım.  

" Sen her istediğinde böyle kafana buyruk davranıp gidecek misin? Pes et artık. Fazla uzağa gidemiyorsun da" dedi

" Sen nasıl istediğin gibi davranıyorsan ben de öyle davranıyorum işte. Neden bu kadar zoruna gitti ki? İstesem izimi bile bulamazsın. Şansını fazla zorlamaya başladın zaten.  Anlaşma olmasa 1 dakika bile durmam yanında." dedim.

Cevap vermeyip sadece yüzüme bakmakla yetindi ve ardından pencereye döndü. Ya düşüncelerle boğuşuyordu ya da dışarıyı izliyordu.

Gece yanımda kıpırdanma hissedince hemen kendimi koruma pozisyonuna geçtim ancak gözlerimi açınca Toprak olduğunu anladım. Görünüşe göre bu işe alışmam zaman alacaktı.

Yataktan kalkıp balkona çıktım. Taze havayı bol bol içime çektim. Aklım ve kalbim bana yeni yeni oyunlar oynuyordu. Şuan kendimi Atlas'ı aldatır pozisyonda görüyordum ve kendime üzülüyordum. Ben kendimi Toprak'tan uzak tutmaya çalıştıkça o bana inatla yaklaşıyordu. Tuhaf bir durumdu ve ben buna alışmak istemiyordum.

İçeriye girerken sandalyenin başında asılı olan Toprak'ın ceketini gördüm. İçimden geçen karıştırma isteğine ve araştırma aşkına  mani olamadım ve elimi cebine daldırdım. Bu yaptığım gerçekten ayıptı. O böyle bir şey yap... derken düşüncelerimi elime çarpan kutuyla böldüm. İçini açıp bakınca  ağzım O şeklini aldı...

SAVCI VE TÖREHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin