Sabah gözlerimi açtığımda karşımda bana dik dik bakan Toprak'ı görmeyi beklemiyodum. Bir anda çığlık atmaya başladım. Toprak neye uğradığını şaşırdı ve hemen yanıma koşup üzerime atladı ve ağzımı kapattı. Bir de bu ağırlıkla üstüme atlıyor. Hem bunun benim odamda! Ne işi var. Nasıl girdi ki içeriye. Yalnız şimdi farkettim de bu herif bana fazlasıyla yakın ve üzerimde. Onu hemen yere itip yatakta doğruldum.
"Sen nasıl girdin içeriye ve neden girdin? Sapık mısın yoksa katil mi? " dedim hızlıca.
" İlk önce yavaş konuş nefes alabildin mi? Ayrıca ben ağayım unuttun mu? Yani herşey yapabilirim. Konuşmamiz lazım ondan girdim içeriye ve ayrıca evet sapık ve katilim.! " deyip gülümsedi. Dişleri güzelmiş.
" Normal insanlar gibi kapımı çalarak girebilirdin" dedim.
"Normal bir insan değilim ve ayrıca karım olacak kadının sabahları nasıl olacağını görmek istedim." dedi. Ha ben mi yanlış duydum. O ne dedi öyle? Yok ya benim kulaklarımda bir şey vardır.
"Aval aval bakmayı kes" diyip yerden kalktı.
"Ne diyosun sen ya? " diye sordum ayağa kalkarken.
" Annem hemen düğün olaylarını halledelim millet dedikodu yapıyor dedi." dedi.
"Hani ne oldu senin ağalığına. Hani senin sözün geçerdi. " dedim sinirli bir şekilde.
" Valla benim için bir sorun yok ama unutma burada namus önemlidir daha önceden de dediğim gibi. Yani insanların sana karşı olan bakışları değişir bana karşı olan değil." Dedi.
"Zaten ben burada kalıcı değilim. " dedim bir zafer edasıyla.
" Olmaz. Seni yine de her türlü benimle evlendirirler. " dedi. Bendeki umut ışıkları söndü tabi ki.
" Ya ben seninle evlenmek istemezsem" dedim.
"Ben de seninle evlenmeye meraklı değilim. Aramızda bir sözleşme yapacağız ama bunu bizden başka kimse bilmeyecek" diye tembihledi beni.
"Heee bu arada unutma ağa bozuntusu burada meraklı olan sen oluyorsun çünkü annene bizim evleneceğimize dair saçmalıkları sen söyledin. Hem beni bu ateşe ssen atıyorsun hem de çekmiyorsun. Ben seninle birlikte olmak zorunda değilim. Benim hayatımdaki insanlar genelde kibar ve görgülü oluyorlar" dedim
"Haha! ne yani sen şimdi bana görgüsüz mü dedin? Ne görgüsüzlüğümü gördün?"
"Daha ne göreyim, hangisini söyleyeyim? Yanında bir kadın varken başka kadınlarla birlikte olma olayını mı yoksa insanlara emir vererek kendin ilah gibi görmeni mi?"
"Sinirleniyorum. Üzerine düzgün bir şeyler giy de aşağıya gel."
"istediğimi giyerim sanane kardeşim. Hem evimdeyim istersem üstsüz gezerim. Hem evime izinsiz giriyorsun hem de gelip bana nutuk çekiyorsun. Üstüne bir de emir veriyorsun" dedim sinirli bir şekilde
"Tamammm" diyip beni geçiştirince yastığımı alıp kapıya doğru fırlattım ve " defol" diye bağırdım.
Mutfaktan gelen sesleri duyunca sessiz olmaya dikkat ederek yanına gittim. Ne yani bizim odun ağa kahvaltımı hazırlıyordu. Yarabbim başımıza taşlar mı yağacak? Gerçi fazla abarttım. Sonuçta adamın nasıl bir kişilik olduğunu tam olarak bilmiyordum.
Öksürük sesi çıkartıp dikkatini bana vermesini bekledim ama bana dönmeyince yanına yaklaşıp kolunu dürtükledim. Dürtüklemez olaydım beni tezgahla arasına aldı.
"Duymuştun demi sesimi bilerek dönmedin? " dedim kaşlarımı çatarak.
" İlk önce şu kaşlarını düzeltelim" dedi ve ellerini alnımda gezdirip kaşımı düzeltti. " Ve evet seni duydum ne yapacağını öğrenmek için bekledim" dedi ve saçlarımın uçlarını alıp eline dolamaya başladı. Biraz uğraştım ama yinede beni bırakmadı.
Bana bakan bir çift kara göz. Bir bakış bazen bir insanı bir yerden alıp başka bir yere götürebilirdi. Sanırım tılsımlı bir gücü vardı ve ben yeniden bu ihtimale inanıyordum çünkü insanların hayata tutunması için ihtimallere inanması gerekiyordu.
"sakin ol müstakbelim" dedi ve yanağımdan makas aldı.
Masaya yaptıklarını yerleştirip oturduk. Elime 2 adet kağıt alıp birini ona verip diğerinide kendime aldım. Kalemleride masaya koyup kağıdı önüme aldım.
"Evet bayanlar önden. Ilk sen başla" dedi ve bana bakmaya başladı.
"Ooo bizim oduna ne oldu yaa? " dedim ukalaca.
" Ömürrrr" dedi tıslıyarak. Korkmadım değil yani.
"Tamam tamam. " dedim ve ona bakmaya başladım.
" Şimdi ilk kuralımızı herhalde tahmin etmişsindir. Benimle yakın temas kuramazsın" dedim ve yazdım.
"Eeee tamam" deyip ensesini kaşımaya başladı. Bu tatlı haline minik bir tebessüm ettim.
"Senin şartını alalım" dedim.
" Töremizin geleneklerine uyacaksın ve her kafana eseni yapmayacaksın" dedi ve yazmaya başladı.
"Tamam" dedim. Boş bir tamamdı bu. Tabiki istediklerimi yapacaktım.
"Bana asla elini kaldıramazsın. " dedim ve yazmaya başladım.
" Töremiz var diye kadınlarımızı dövmüyoruz Ömür. O kadar da şerefsiz değil milletimiz" dedi. Onu bu cümleleri kurduğu için içimden alkışladım.
"Her işime burnunu sokmayacaksın ve yapma dediğim şeyleri yapmayacaksın. Eğer ben yapma diyorsam anla ki o işte bir kötülük var" dedi.
"Her şey için söz veremem. " deyip tatlı tatlı gülümsedim.
Sözleşmeyi yapıp imzalamıştık ve birbirimizi bazı sosyal medya hesaplarından eklemiştik. . Toprak evine gitmişti ve ben evde kalmıştım. Televizyonun karşısına geçip izlemeye başladım.
Televizyondan sıkılınca odama çıkıp yatağa girdim ve kitap okumaya başladım. Biranda aklıma dün yolladığım mail geldi.Kitabı bırakıp bilgisayarımı açtım ve cevap gelmiş mi diye baktım. övgü mesajı dışında bir şey yoktu. Şuanki durumu da detaylıca anlatıp bilgisayarı kapattım. SAHTE DÜĞÜNÜME DE GELİRLERDİ HERHALDE!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAVCI VE TÖRE
General FictionToplantı başladığından beri sadece töre cinayetleri ve evlilikleri hakkında konuşuyorlardı. Adamın ağzından çıkan son kelime beni çıkmaza sürükledi. "ve bu töre ile ilgili davalarla Ömür hanım gidip yerinde ilgilenecek. Yani Mardin'e gidiyorsun Ömü...