27. Bölüm| Yalanlar

216 11 1
                                    


Louis'in ağzından;

Gözlerimi açtığımda tek gördüğüm renk beyazdı. Bir an için öldüğümü ve cennete gittiğimi düşünmüştüm ta ki başımdaki keskin ağrıyı hissedene kadar. Hemde cennete gidecek kadar iyi biri değilim.

Doktor ve iki hemşire başını bana doğru eğdiğinde hala garip bir şekilde bakmaya devam ediyordum. Yoksa ameliyat iptal felan mı edildi? Çünkü o ameliyattan sonra yaşayacağımı düşünmüyordum. Evet kesinlikle iptal edildi. Hem zaten başımda garip bir ağrı da var.

Konuşmak için hamlemi yapmıştım ama dudaklarım susuzluktan birbirine yapışmıştı ve açmakta zorlanıyordum. Boğazım da feci şekilde kurumuştu ayrıca. Şuan parmağımı dahi kıpırdatacak halim olmadığını fark ettim. Tanrım, çok fazla yorgunum. Kendimi iyi hissetmiyorum. Başımı zar zor cam olan yere doğru çevirdim. Herkes birbirine sarılıyordu. Sanırım uyandığım için sevinen insanlardı. Gülümseye çalıştım. Doktor konuşuyordu ama dediği şeyleri güçlükle anlıyordum. Yani anlamam için üstün bir çaba sarf etmem gerekiyordu ki bunun için çabalamak için şuan çok tembelim. Neden kelimeler bu kadar karışık geliyor kulağıma?

Doktor beni ufak bir muayeneden geçirdikten sonra hemşireye değişik ilaç isimleri söylemişti ve çıkmıştı.

Sanırım yoğun bakım odasındaydım. Yan tarafımda garip büyük aletler vardı. Ve hepsinin kablosu neredeyse bende takılıydı. Göğüsümde ayrı kablolar vardı - ve tanrım üstsüzdüm. Sadece belimden aşağısını kapatan bir örtü vardı o kadar. Neden bu kadar üşüdüğümü anladım- , kolumda iğne takılıydı. Ve o aletler sesler çıkarıyordu. Ister istemez bu seslerden ürkmüştüm. Yüzümü buruşturdum. Canım acıyor.

O camlı yerden bana bakan kişilere bakmak yerine gözlerimi kapattım.

" Bay Tomlinson nasıl hissediyorsunuz?" Diye sordu sarı saçlı hemşire. Onu" yorgun" diyerek yanıtladım.

" şuan durumunuz gayet iyi. Sizin için 24 saat kritikti ve onu atlattık." Atlattık? Ben atlattım yahu! Sonuç olarak iyiyim. Artık mutlu olabilirim. "Akşam normal odaya çıkacaksınız. Geçmiş olsun." Bana kocaman bir gülümseme bahşettikten sonra yanımdan ayrıldı. Öbür hemşire serumu değiştiriyordu. Aklıma gelen tek kişi Lucy'ydi. Uyandığımda yanımda olacağına söz vermişti ve şuan yanımda değildi. Muhtemelen ya uyuyordur ya da Taylor ile ilgileniyordur ama Taylor'ın burada olmaması gerekiyordu. Zorlukla camlı yere baktım. Işte herkes orada ve Lucy de Taylor da yok. Kesinlikle onunla beraber

Annem odaya girdiğinde yorgun bakışlarımı ona çevirdim. Parmağımı kaldırıp suyu işaret ettim. Dediğimi anlamıştı ve bana bir bardağa doldurup içirdi. Sonunda ağzımın kuruluğu geçmişti. Artık daha rahat konuşabilirim. " anne, sen değil Lucy girmeliydi." Bana uzun uzun anlamsız bir şekilde baktı

" Louis. Iyi misin?" Soruma cevap vermeliydi, bana soru ile karşılık vermemeliydi.

" bilmiyorum." Yanıma oturdu ve saçlarımı düzeltti. " tanrı seni bize bağışladı." Saçlarımda olan elini tutup dudaklarıma götürdüm. " ben iyiyim. Artık üzülme benim için." Dedim onu teselli etmek için. Bu hastalığı öğrendiğinde annem gerçekten yıkılmıştı. Herkesten çok o üzülmüştü doğal olarak. " herşey daha iyi olacak." Dedi.

" evet bu kablolardan kurtulduktan sonra herşey iyi olacak." Dedim. " Lucy gitti değil mi?" Diye sordum üzgünce. Çünkü ameliyata girerken herkes varken o yoktu. Ameliyata girmemi bile bekleyemeden gitti. Oysa ki ben ona verdiğim tüm sözleri tutmuşken o gitti. En azından ameliyata girmemi bekleyip öyle gidebilirdi. Ama o bana bunu bile çok gördü. Şuan bunları düşünerek yorulmak istemiyorum. " bunu daha sonra konuşacağız bebeğim. Şimdi bunu düşünerek üzülmeni istemiyorum. Üstelik daha yeni uyandın." Anlımdan öptü. " şimdi dinlen bebeğim. Zor bir ameliyat geçirdin." Gözlerimle onu onayladım.

Troublemaker | ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin