ALBAY HOLMES

29.7K 2.1K 118
                                    

Meg aşağı indikten sonra Elizabeth kendi odasına gidip bir şeyler atıştırdı, sonra da biraz kitap okumaya karar verdi. Epeyce sayfa okumuştu ki hizmetçilerden biri gelip dayısının çalışma odasında beklendiğini bildirdi. Elbisesini düzeltip sessizce aşağıya indi. Ortalık sakin görünüyordu, herhalde konuklar ayrılmış olmalıydı. Çalışma odasının kapısını tıklattı, dayısının "Gel" diyen sesini duyunca içeri girdi. Lord Stanford kendi yaşlarında soğuk görünüşlü bir adamla birlikte oturuyordu. Misafirin kendisine çevrilen bakışlarında gördüğü ifadeyi anlamlandıramadı genç kız ve bakışlarını kaçırıp başını önüne eğdi.

- Yaklaş Elizabeth, seni Albay Holmes ile tanıştırmak istiyorum. Kendisi en yakın arkadaşımdır. Albay Holmes, Elizabeth Goodwill, merhum kız kardeşimin kızı.

Elizabeth başını kaldırmadan sade bir reverans yaptı. Adamda onu rahatsız eden bir şeyler vardı ve ona bakmak istemiyordu. Dayısı onu neden çağırmıştı, anlayamıyordu. Albayın kalkıp yavaşça yanına yaklaştığını farkedince şaşkınca ona baktı. Albay kızın elini ısrarcı bir tavırla öperken "Tanıştığıma çok memnun oldum. Böylesi bir güzellik kesinlikle beklemiyordum. Az bile söylemişsiniz Lordum." sözcükleri çarpık bir gülümsemeyle kıvrılan dudaklarından döküldü. Elizabeth'in yüzü utançla yanıyordu. Dayısı "Çekilebilirsin. " der demez hızla odadan çıkıp kendi odasına neredeyse koşarak gitti. Bu adamdan hiç hoşlanmamıştı.

Bir süre sonra dayısı ve yengesi odasına geldiler. Yengesi Meg'i tanıştırdıkları genç asilzadeden bekledikleri yakınlığı görememiş olmaktan dolayı öfkeliydi. Bir de buna Elizabeth'in daha ilk takdim edildiği kişiden gelen aşırı istekli evlenme teklifinin verdiği kıskançlık eklenince patlayacak hale gelmişti. Lord Stanford kıza Albay Holmes ile en kısa zamanda evleneceği müjdesini verirken sessizce durup bakmakla yetindi. Albay 45 yaşında, epeyce varlıklı, beş yıldır da dul bir adamdı. Ondokuz yaşında bir kız için biraz yaş farkı olsa da çeyizi olmayan bir kızın alabileceği en iyi teklifti. Dahası adam, kızın güzelliğine kapılmış ve bırakın çeyiz sormayı Stafford'un ticaret işlerine destek olmak adına çok cömert tekliflerde bulunmuştu. Tabii Elizabeth'in gösterebileceği tepkiyi kimse hesaplamamıştı.

- Asla evlenmeyeceğim, beni buna zorlayamazsınız. 

İki yıldır saygıda kusur etmediği dayısı ve yengesine karşı sesini nasıl yükseltebildiğine kendisi de inanamadı genç kız ama bunu yapmak zorundaydı. O korkunç bakışlı yaşlı adamla evlenmeyecekti, evlenemezdi. Epeyce bir ağız dalaşından sonra sabrı taşan Lord Stanford öfkeyle belindeki kemeri çıkartıp kızın sırtına acımasızca vurmaya başladı. Anne babasının neredeyse pamuklara sararak büyüttüğü zavallı kız, ömründe ilk defa kimseye reva görülemeyecek böylesi bir şiddete maruz kalıyordu. Dahası yengesi bırakın kocasına engel olmayı, odadan öylece çıkıp gitmişti. Öfkeli adam kızın artık daha fazla itiraz etmeyeceğine inandığı bir noktada işkenceyi bırakıp gitti.

Elizabeth'in sırtı cayır cayır yanıyordu ve yer yer kanamaya başlamıştı. Ona yardımcı olacak hiç kimse yoktu. Ne yapacağını bilemeden epeyce yattı. Sonra kafasında bir plan oluşturmaya başladı. Ya bugün bu evden kaçacak ya da ömür boyu eziyet çekecekti. İtirazını sürdürürse dayısı onu yine döverdi. Yok evlenirse, o zaman o korkunç bakışlı adamın ona neler yapabileceğini kestiremiyordu. Başka yolu yoktu, gitmeliydi. 

Gitmeliydi ama nasıl ve nereye?...

……..

- Bir emriniz var mı Lord Hazretleri? 
- Yok Dumont, çekilebilirsin..

Edward, Grosvenor Meydanı'ndaki konağının çalışma odasında saatlerdir düşünüyordu. En yakın dostu Lord Victor Cummings, büyükbabasının başına açtığı derde çözüm olacak sahte bir gelin bulabilmek için yanından ayrıldığından beri ne kadar zaman geçtiğinin farkında değildi. Elindeki kadehi sehpaya bırakarak huzursuzca parmaklarını gece karası saçlarının arasından geçirdi genç adam.

Girişteki saatin gongu üç kere vurduğunda Edward artık neredeyse yapıştığı koltuktan doğruldu. Uyuyamasa bile biraz uzanmak iyi gelebilirdi. Victor ne yapmıştı acaba? Kendisinin tam aksi olarak en yakın arkadaşı sıcakkanlı, çevresi geniş, her yerde arkadaşları olan biriydi ve gelin adayı bulma konusunda başarılı olabilecek biri varsa bu ancak Victor olurdu. Akşam olanları konuşurken para karşılığı anlaşmalı nikah kıymayı kabul edebilecek ve tabii çenesini tutabilecek bir kız bulması konusunda ona güvendiğini söylemişti. Victor da her zamanki iyimserliği ile arkadaşına yardım işine hızla koyulmuştu. Vakit çok dardı. Doktor, büyükbabasının kaç gün dayanabileceği konusunda ümitli konuşmamıştı. 

Edward yatağa uzandığında çocukluğunu düşündü. Anne ve babası ona karşı sevgi dolu ama birbirlerine karşı soğuktular. Babası, Charles Berrington gibi bir adamın oğlu olarak sevgisini çok belli eden yapıda olmamakla beraber tek evladına yakınlık göstemeye gayret ediyor, fakat ilgisini eşinden esirgiyordu. Edward çocuk haliyle annesinin mutsuzluğunu anlıyordu. Oysa annesi melek gibi bir kadındı. Tüm zamanını oğlunu mutlu etmek ve malikaneyi güzelleştirmek için harcardı. Sosyeteye mesafeli, dedikodudan hoşlanmayan duruşuyla, asil ama mütevazı halleriyle Lady Fiona mükemmel bir düşes olabilirdi ama eşiyle davetlerde bulunmak için gittikleri Londra'da yakalandıkları salgın hastalık yüzlerce kişiyle beraber onları da almıştı. 

Hayatı boyunca tanıdığı her kadında annesini arayan ve asla bulamayan genç adam, kadınlardan nefret eder hale gelmişti. Çevresindeki kadınlar maddiyatçı, plancı, iffetsiz ve boş kafalı mahluklardı. Ya da Edward’a öyle geliyordu. Büyük bir mirasın yegane varisi, genç, yakışıklı, bekar bir erkek olarak katıldığı her ortamda yılışık kızlar ve onlara yağlı kapı arayan annelerinin arasında sıkışmış buluyordu kendini ve bu durumdan kurtulmak için elinden geleni yapıyordu. Evliliği toplum düzeninin dayattığı en gereksiz kurum olarak görüyor ve bir varisi olmasını da hiç umursamıyordu açıkçası. Nihayetinde o öldükten sonra mal mülk kime kalmış, ona neydi ki bundan? "Benden sonrası tufan" der geçerdi.

Dedesinin korkunç vasiyetiyle mecbur kaldığı evlenme fikri kesinlikle midesini bulandırıyordu. Tanıdığı hiçbir kadın gözüne katlanılabilir görünmemişti, hiçbiriyle gerçek bir evlilik düşünemiyordu. Ne yapması gerektiğini biliyordu. İhtiyarın tuzağına düşmeyecekti. Berrington'u asla kaybedemezdi, ama bunun için kendini dedikodular, mücevherler ve kıyafetler dışında bir konuda konuşamayan, balolarda herkesle kırıştıran birinin kocası olarak bulmayacaktı. Para karşılığı nikah kıymayı kabul edecek birisi mutlaka olmalıydı. Kadın dedesine biraz asilmiş gibi görünmeyi başarsa yeterdi. Yaşlı Dük ölür ölmez evliliği iptal ettirirdi, herkes yoluna giderdi. Victor ona uygun bir gelin bulurdu, bundan emindi. Planından memnun bir şekilde uykuya dalmadan evvel bundan sonraki uykularına yuvası olan Berrington'da huzur içinde yatabilmeyi diledi genç adam.

KALBİNİ DİNLEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin