CHADWICK

25.8K 1.8K 280
                                    

Elizabeth ve Bayan Bailey alışverişte geçen keyifli saatlerin ardından eve döndüler. Onları karşılayan Martha'dan, Edward'ın yine misafirlerle meşgul olduğunu öğrenen genç kız odasında bir şeyler atıştırıp dinlenmek istedi. Bir süre yatağında uzanarak Edward'la gelecek mutlu günlerini hayal etti. Nasıl da kaderin bir oyunuyla birbirlerini bulmuşlar ve aşka düşmüşlerdi. Edward da onu seviyordu. Gözlerine sıcacık bakıyordu.

Odasına yaklaşan ayak sesleriyle hayal dünyasından sıyrılıp yataktan doğrulan genç kız kapıyı hafifçe tıklatıp cevabını beklemeden içeri dalan Edward'ı görünce hem şaşırdı, hem de sevindi.

Akşamdan beri servis yapan uşakların gözetiminde edilen kahvaltı hariç görmediği ve fena halde özlediği kızı teklifsizce belinden tutup kendi bedenine yaslayan Edward, tutkulu bir sesle "Seni ne kadar özledim bilemezsin hayatım." diyerek dudaklarından yoğun bir arzuyla öpmeye başladı.

Elizabeth bir süre ne yapacağını şaşırmış bir şekilde kasılıp kaldıktan sonra Edward'ın onun kocası olduğu gerçeğinin ayırdına varıp öpücüğüne karşılık vermeye çalıştı. Erkeğin yakıcı dudakları tarafından serbest bırakıldığında, arzuyla buğulanmış gözleriyle Edward'a bakıp "Ben de seni özledim." dedi.

- Elizabeth, sevgilim, bundan sonra hiç ayrılmayacağız, hep hayatımda olacaksın. Benim kadınım olmanı her şeyden çok istiyorum.

- Edward, ne kadar güzel şeyler söylüyorsun.

- Sözlerim güzelse eğer senin yüzünden ilham alarak konuştuğum içindir aşkım. Şimdi, yeterince dinlendiysen seninle dışarı çıkacağız. Bayan Bailey'i yollayayım da hazırlanmana yardım etsin.

Edward neşeli bir ifadeyle odadan çıkınca kız sevinçten neredeyse dans etmeye başlayacaktı. Kocası ondan ayrılmayı düşünmüyordu. Üstelik onu artık saklamayacaktı herhalde, dışarı çıkacaklarına göre demek ki evliliklerini ilan edecekti. Ah Tanrı biliyor ya ona gerçekten aşıktı. Hele dudakları birleştiğinde göklere yükseliyordu. Her şey o kadar güzeldi ki.

Bayan Bailey, Franny ile birlikte odaya geldi. Kız için yeni alınanlardan mavi bir elbise, uygun ceket ve aksesuarlar seçtiler, giyinmesine yardım edip saçlarını yaptılar. Bir hizmetçi gelip arabalarının hazır olduğunu bildirdiğinde aşağıya indiler.

Yaklaşık onbeş dakika süren yolculuğun ardından araba büyük demir bir kapıdan geçip süs çalılarıyla bezenmiş geniş bir bahçeyi baştan başa katederek yuvarlak şekilli kuleleri, kemerli sütunları, bembeyaz duvarlarıyla devasa büyüklükteki bir sarayın önünde durdu. Arabacının yanında oturmakta olan Vekilharç Bailey inip efendisine kapıyı açtı. Edward arabadan inip kızın elinden tutarak onun da inmesine yardım etti. En son olarak da Bayan Bailey kocasının yardımıyla arabadan çıktı. Genç kız etrafına merakla bakındı. Ön cephede dört büyük kulesi olan, Fransız mimarisi örnek alınarak yapılmış gösterişli ve epey de eski bina kızın gözüne yaşamdan yoksun görünmüştü. Bahçe belli ki emek verilerek bakılmış, çalılar labirent şeklinde dizayn edilerek özenle budanmıştı. Bina da dışarıdan bakımlı görünüyordu ama yine de kıza öyle ruhsuz gelmişti ki ana kapıdan çıkıp kendilerine doğru koşar adım gelen ince yapılı, uzun boylu, saçları ağarmış yaşlıca adamı görünce burada birilerinin kaldığına neredeyse şaşırmıştı.

- Dük Hazretleri, evinize hoş geldiniz efendim.

Yaşlı adam saygıyla eğilerek efendisini selamladı. Edward emektar uşağını gördüğüne her zamanki gibi memnun olmuştu.

- Nasılsın Sebastian? Gerda nasıl? Her şey yolunda mı?

- Yolunda efendim. Buyurduğunuz gibi eşyaları ayırmaya yavaş yavaş başladık.

KALBİNİ DİNLEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin