Medyada Bath şehrindeki Crescent evlerinin bugünkü hali.
Edward, göğsüne yaslanan başı hissettiği anda kendisini toparlayıp kadını geriye öyle kabaca itti ki Alicia az kalsın yere düşecekti. Öfkesi had safhaya çıkan genç adam, baştan beri yapmak isteyip de yapamadığı şey için artık kendini durduramazdı. Elizabeth'in düşündüğünden çok daha başarılı bir sahneyi görmüş olmasıyla görevini tamamlayan George, salona geri kaçmaya çalışırken, Edward tarafından kolundan yakalanıp, bahçenin en uzak tarafına doğru sürüklenmeye başladı. Zayıf ve güçsüz değildi ama kendisinden çok daha iri yarı ve kuvvetli olan rakibinin, koluna geçirdiği pençesinden kurtulamıyordu. Fena halde dayak yiyeceğini anlayan genç adam yalvarmaya başladı.
- Dük Hazretleri, lütfen, benim bir suçum yok, bırakın beni.
Elizabeth, beyni tamamen boşalmış gibi olan biteni anlamlandıramıyordu. Neredeyse hipnotize olmuş bir halde, Lord Kendall'ı çekiştiren kocasının peşinden yürümeye başlamıştı. O anda, az önce Edward'a sarılırken gördüğü kadın kolunu tutup kızı kendine bakmaya zorladı. İri siyah gözlerinde tuhaf pırıltılar olan esmer kadın kızı aşağılamak isteyen bir tavırla konuştu.
- Gördün ya, Edward benim. Her zaman da benim olacak. Kocamın hastalığı ağırlaştı, yakında ölecek. O zaman aramızda hiçbir engel kalmayacak. Sen onunla ister nişanlı, ister evli ol beni asla durduramayacaksın. Tek bir gece bile senin yanına gelmeyecek. Bunu böyle bil. Yol yakınken uzaklaş ondan. Kendine başka bir koca bul ve benim yolumdan çekil.
Elizabeth'den daha kısa olduğu halde çenesini havaya dikip hasmına tepeden tepeden bakmaya çalışarak söylediği sözcükler kızın o kadar ağırına gitti ki cevap bile veremedi. Konuşsa da böyle bir yüzsüzlüğe nasıl yanıt verilirdi ki? Kim olduğunu bile bilmediği yabancı biri, daha az önce kollarında kendinden geçtiği kocasını elinden almaktan bahsediyordu. Sarılmışlardı, kendi gözleriyle görmüştü. Edward bunu nasıl yapmıştı? Daha dudaklarının tadı ağzından gitmemişken başka bir kadını nasıl kollarına almıştı? Kolunu kadından kurtarıp Edward ile George'un gittiği tarafa yürüdü. Her türlü duygu ve düşünceden arınmış, tamamen hissizleşmiş gibi yürürken, iri gövdeli bir ağacın arkasında koca yumruklarını George'un karnına, yüzüne, neresine denk gelirse geçirmekte olan kocasını görünce birden aklı başına geldi. Önce Edward'a seslenip durdurmaya çalıştı ama herhangi bir yanıt alamayınca hızla içeriye koştu. Telaşlı görünmemeye çalışarak Victor, Arthur ve Benjamin'in hararetli bir sohbet sürdürdükleri tarafa yürüdü. Victor'un kolunu tutup kulağına uzanarak durumu kısaca anlatınca, genç adam diğerlerine peşinden gelmelerini işaret edip hızlı adımlarla bahçeye çıktı.
Elizabeth'in gösterdiği tarafa giden beyler, kan revan içinde kalmış olan George'u, Edward'ın elinden güçlükle kurtardılar. Arthur ve Victor'un zor zaptettiği Edward hala öfkeli bir boğa gibi ileri atılmaya çalışıyor, "Beni bırakın, öldüreceğim o herifi." diye dişlerinin arasından tıslıyordu. Kardeşinin dayak yemesinden daha ziyade işin düelloya varmasından endişe eden Benjamin, Edward'a sakince sordu.
- Kardeşimin suçunu söyle, karşılıklı telafi edelim, Berrington. Öfkenin sebebi nedir?
- Alicia cadısıyla bir olup bana tuzak kurmaya kalkıştı.
- Nasıl bir tuzak?
- Bahçede o kadınla gizlice buluştular, sonra Alicia bana sarılmaya çalışırken bizi görebilmesi için Elizabeth'i bahçeye getirdi. Akılları sıra beni sadakatsiz gösterip aramızı bozacaklar.
Sinirleri yeniden gerilen Edward, George'un üstüne yürümeye çalışırken en az kendisi kadar kuvvetli iki adamın elinden kurtulamayınca hasmına söylenmeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİNİ DİNLE
Historical FictionTAMAMLANMIŞ HİKAYE WATTYS 2016 KAZANANI TARİHİ KURGU 1. KİTAP Yaşlı Dük ölüm döşeğinde bile torununu rahat bırakmıyordu ama bu son oyunu kazanamayacaktı. Berrington malikanesi Edward'ın ömründe değer verdiği tek şeydi ve onu kaybetmeyecekti. Kadınl...