- Lisa, ne anlattığımı dinlemiyorsun..
- Özür dilerim Meg, görüyorsun ki elbiseni yetiştirmeye çalışıyorum. Az vaktimiz kaldı.
Elizabeth, kuzeni Margaret'in gösterişli, kırmızı elbisesinin üzerine eğilmiş, yaka işlerini düzenliyordu. Topuzundan kurtulmuş, yüzüne dökülen buğday başağı rengindeki ipeksi saçlarında günün son ışıkları kızıl pırıltılarıyla oynaşıyor, üzerindeki duman rengi, sade elbise, teninin beyazlığını vurguluyordu. Elişine yatkın becerikli elleri hızla çalışıyor, akşamki yemek davetinde Meg'in olabildiğince güzel görünmesi için çabalıyordu.
Stanford konağı olağandışı hareketli bir gününü yaşıyordu. Konağın efendisi, Greenham Baronu Lord Percival Stanford akşam yemeğine çok değer verdiği bazı dostlarını davet etmişti ve her şey mükemmel olsun istiyordu. Titiz, sinirli, dediğim dedik bir adamdı. Yüzü neredeyse hiç gülmez, işler istediği gibi gitmediğinde hırsını en yakınındakilerden feci şekilde çıkartırdı. Londra'nın epeyce kuzeyinde kalan topraklarında aristokrat çevrelere oldukça uzak, taşralı yaşantılarında, kendini ve kendine denk gördüğü bir kaç arkadaşını küçük dağları onlar yaratmışçasına önemseyen bu adamın vereceği davet, elbette ki misafirleri tarafından, yemeklerin güzelliği, evin şıklığı, bahçenin bakımlılığı gibi konularda günlerce, hatta haftalarca övgüyle anılmalıydı. Aslında adam her şeyden çok kızının güzelliği ve zerafetiyle anılmak isterdi ama bu mümkün değildi. Margaret Stanford bir türlü parlak görünmesini sağlayamadığı siyah saçları, sosyal ortamlardaki gergin ve çekingen ifadesi, tatlıya düşkünlüğünden olsa gerek pürüzlü cildi ile albenisi olmayan, dahası annesinin ve dadılarının tüm çabalarına rağmen herhangi bir konuda başarılı sayılamayacak bir kızdı. Ne olurdu Elizabeth'in yarısı kadar güzel ve meziyetli olsaydı.
Elizabeth Goodwill, Lord Stanford'un yeğeniydi. İki yıl evvel babası ölüp kimsesiz kaldığında mecburen dayısının konağına yerleşmişti. Annesi, güzelliği ve zerafeti dillere destan Lady Mary, çok iyi bir evlilik yapması umulurken, gönlünü kaptırdığı İrlanda asıllı köy doktoru George Goodwill ile kaçmış ve bu evlilik ailesi tarafından asla onay görmemişti. Öyle ki üç yıl önce araba kazasında öldüğünde Lord Stanford cenazeye dahi lütfen gelmiş ve bir anda görünüp kaybolmuştu. Karısının yokluğuna alışamayan George da hastalanıp yaşamını yitirince gözlerinden sakındıkları kızları Elizabeth, hayatta yapayalnız kalmış oldu. Lord Stanford kız kardeşine fazlaca benzeyen bu kızı yanına almakta çok gönüllü olmasa da yardıma muhtaç yeğenini bir başına bırakarak yol açabileceği dedikoduları göze alamazdı.
Elizabeth iki yıldır yaşadığı Stanford konağında herhangi bir hizmetçiden daha iyi bir konumda sayılmazdı. Dayısı ve yengesi ona asla sevgi göstermiyorlar, güzelliği ve yetenekleri sürekli başına kakıldığı için Meg de onu sevse de kıskanıyor, çoğu zaman hırçın davranıyordu. Zaten iyi anlarında da Meg'in yakınlığı dedikodu ve gereksiz konuşmalardan ibaretti. Elizabeth, bir sığıntı olarak yaşadığı bu konakta yine de onu sokakta bırakmadıkları için minnettar olduğu bu aileye saygıda kusur etmiyor, ev idaresi, dikiş, nakış, mutfak işleri, bahçe bakımı gibi, bilgi ve beceri gerektiren konularda yengesine her türlü yardımı severek yapıyordu. Köyde büyümesine rağmen annesi tarafından dört dörtlük bir hanımefendi olarak yetiştirilen Elizabeth'in yardımları yengesini bir taraftan mutlu etse de kendi kızının beceriksizliklerinden ötürü duyduğu kıskançlık ağır basıyor ve zavallı kıza bırakın teşekkür etmeyi daha çok itip kakıyordu.
Lord Stanford, Elizabeth konusunda ne yapması gerektiğini bilemiyordu. 19 yaşında ve konağında yaşayan öz yeğeni olduğu halde onu sosyeteye takdim etme ihtiyacı hissetmemişti. Asla renkli, dekolteli şeyler giymesine izin verilmeyen, zaten yasta olduğu için kendi tercihi de bu yönde olan kızın güzelliği, üzerindeki çuvaldan hallice kıyafetlere rağmen kapatılamıyordu. Uzun boyu, beline kadar inen sarı, düz saçları, İrlandalı kanını belli eden, iri, mavi gözleri, parlak teni, dolgun pembe dudakları ve asil duruşuyla görenlerin aklını başından alan kız, Meg'in kısmetini kapatmasın diye eve gelen giden herkesten özenle saklanıyordu. Karısının işlerine yardım ettiği için evde olması işlerine gelse de böyle bir güzelliğin başına dert açabileceği, hele annesi gibi kaçmaya kalkarsa yıllarca dedikodudan başını alamayacağı düşünceleri kızı bir an evvel evlendirme isteğini arttırıyordu. Aklında çok münasip bir damat vardı ve bu akşam yemeğinde bu meseleyi halletmeye karar verdi.
Elizabeth, kuzeninin elbisesinin dar gelen yakasını düzeltmiş, giyinmesine ve saçını yapmasına yardım etmişti. Şimdi de birlikte aynada çabalarının sonucuna bakıyorlardı. Meg gözlerinde umutsuz bir ifadeyle, kuzeninin kırılabileceğini zerre kadar düşünmeden "İyi ki yemeğe inmen yasak Lisa, yoksa bu akşam tanıştırılacağım Lord bana asla bakmazdı." diye homurdandı. Elizabeth ne diyeceğini bilemeden sustu. Aslında o da Meg için üzülüyordu. Elizabeth'den bir yaş büyüktü ve o zamana kadar kayda değer bir evlenme teklifi alamamıştı. Genç kızlardan beklenen tek şeyin onsekiz yaşına gelip sosyeteye takdim edildikten sonra bir an evvel evlenmek olduğu bir çağda Meg'in durumu üzücü sayılırdı.
Kendisi zaten annesi ve babasının arka arkaya kaybını üzerinden atamamıştı ve evliliği düşünebilecek durumda değildi. Köyde çok fazla insan tanımadan, safça büyümüş, konağa geldiğinden beri herkesten köşe bucak kaçırılmış ve yaradılışı gereği mütevazi biri olan Elizabeth kendi güzelliğini yeterince takdir edemiyordu. Kaldı ki ne kadar güzel olursa olsun, asalet ünvanı ve yüklü bir çeyizi olmayan birinin yüksek bir evlilik yapması sık rastlanan bir durum değildi. Genç kız, annesi gibi bir aşk evliliğinin hayalini kuruyordu. Anne ve babası kısa ömürlerinde, birbirlerine ve aşklarının meyvesi kızlarına karşı binlerce ömre yetecek kadar sevgi ve mutluluk vermişlerdi. Şimdi Elizabeth'in içinde açılan bu sevgi boşluğunu hiç kimse dolduramazdı. Yalnızca aşkla bakan bir eş ve ona vereceği evlatlar genç kızın kırık kalbini belki onarabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİNİ DİNLE
Tarihi KurguTAMAMLANMIŞ HİKAYE WATTYS 2016 KAZANANI TARİHİ KURGU 1. KİTAP Yaşlı Dük ölüm döşeğinde bile torununu rahat bırakmıyordu ama bu son oyunu kazanamayacaktı. Berrington malikanesi Edward'ın ömründe değer verdiği tek şeydi ve onu kaybetmeyecekti. Kadınl...