ASALET VE ONUR

23.5K 1.9K 103
                                    

Edward, Victor'ın evde olduğunu duyunca biraz rahatladı. En azından onu sağda solda aramak zorunda kalmayacaktı. Kabul salonunda gergince oturup arkadaşını beklemeye başladı.

Uşaklar haber verdiğinde Victor eve yeni gelmiş üstünü değiştiriyordu. Edward'ın geldiğini duyunca kaç gündür görmediği arkadaşını bekletmemek için hızla odadan çıktı ve boyun bağını bağlama işine merdivende devam etti. O sırada arkasından seslenen annesine bakmak için bir an durdu.

- Victor, Edward'ı da seni de öldüreceğim. Siz neden...

- Kontes Hazretleri, Edward aşağıda beni bekliyor. Bizi öldürme işini sonraya bıraksanız..

Victor merdivenlerden koşar adım inmeye devam ederken kadıncağız arkasından sesini yükseltmek zorunda kaldı.

- Ama Victor neden bana söylemediniz...

- Anneciğim, daha sonra, lütfen...

Victor kabul salonuna dalınca Kontes merdivenlerde hayal kırıklığını yansıtan yüzüyle 'Edward'ın nişanlandığını bana neden söylemediniz?' diye mırıldandı.

Victor'ın neşeli, pırıl pırıl yüz ifadesi, Edward'ı görünce biraz soldu. Normalde de asık suratlı olan arkadaşı bu sefer daha önce hiç olmadığı kadar donuk görünüyordu.

- Neyin var Eddie? Cenazeden gelmiş gibisin diyeceğim ama iki gün önce cenazen vardı ve böyle görünüyor olsaydın hatırlardım.

Normalde Eddie diye hitap edilmesine katlanamayan Edward tepki vermeyince, durumun vehametinden daha da emin oldu genç adam.

- Cenazeden gelmedim ama cenazeme gelmenize az kaldı dostum.

- O ne demek?

- Şu demek, az evvel evime sürpriz bir misafir geldi.

- Sürpriz mi?

- Brandon Stroker.

Edward adamın ismini tükürür gibi söylemişti. Victor bir süre öylece durdu. durumu idrak etmeye çalışıyordu.

- Neden gelmiş? Taziyeye mi?

- Ne taziyesi? Elizabeth için gelmiş tabii ki. Sabah aptal gibi alışverişe gitmesine izin verdim. Onu Berrington'a kilitlemem gerekirdi. Lanet olsun. Adam her gittiği yerde kızı buluyor.

- Ne dedi? Şantaj falan mı yapmaya kalktı?

- Hayır, öyle birşey yapmadı. Elizabeth'i istedi. Çok normal bir şeyden bahseder gibi öylece eşyalarını alsın gelsin dedi. Adam resmen kaçık.

- Kıza kafayı takmış öyle mi? Magentha sürekli sorduğundan bahsetmişti ama önemsemedim ben. Yani adamın metreslerinin sayısı belli değil sonuçta. Sen ne dedin peki?

- Ne demiş olabilirim? İzin vermiyorum dedim. O da beni düelloya davet etti.

- Edward, kabul etmemeliydin. O adam hile yapıyor. Herkes söylüyor.

- Ne yapsaydım? Elizabeth'i alıp gitmesine izin mi verseydim? Lanet olası pislik ellerini... Aman tanrım..

- Tamam dostum, sakin ol. Ne zaman?

- Bu gece, gün doğmadan.

- Edward, beni dinle. Bak sen ölmemelisin. Hayatında her şey daha yeni düzene giriyordu. Berrington'ı düşün. Elizabeth'i düşün. O adam ona kadar sayması bitmeden dönüp ateş ediyorsa sen de öyle yapmalısın.

- Asla!

- Ne demek asla. Asaleti falan bir yana bırak. Karşındaki, insandan sayılacak biri değil. Kaç kişinin kanına girdi bilemiyoruz. Dünyayı bir pislikten kurtaracaksın. Kimse de arkandan tek kelime edemez. Yapma dostum.

KALBİNİ DİNLEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin