KADER

27.3K 2K 40
                                    

Elizabeth berbat bir günün ertesinde olabildiğince dinlenmiş bir şekilde uyandı. Gece uyumadan evvel ona bir bardak sütü zorla içirip sırtındaki morluklara krem süren Ella'ya minnettar olmalıydı. Kadın ona sırtıyla ilgili hiç bir şey sormadan dinlenmesine izin vermişti. Başucundaki komodinin üstünde bir bardak süt ve bir çörek vardı. Süt ılık ve çörek de taze olduğuna göre sabah getirilmiş olmalıydı. Genç kız aç karnını doyururken bir yandan gece pek dikkat etmemiş olduğu odayı inceliyordu. Mobilyalar şık ve gösterişli, yatak büyük ve rahattı. Ella ona kızının odası olduğunu söylemişti. Salim kafayla düşünmeye çalıştı. İçinden bir his tehlikede olduğunu söylüyordu. Ella'nın kızıyla ilgili anlattıkları dün kulağına çok dokunaklı gelmişse de bu sabah bir hanımefendinin geceleri tek başına gara gidip beklemesi, tanımadığı bir kızı alıp eve getirmesi kıza garip geliyordu. Daha da garibi merdivendeki o adamdı. Bir hanımın evinde gece vakti akrabası bile olsa bir erkeğin bulunması uygunsuz değil miydi. Üstelik Ella'ya kendisiyle ilgili bir şeyler söylemiş, Ella geçiştirmeye çalışsa da kızın içine bir kurt düşmüştü. Adamın mürebbiye aradığını söylemişti Ella. O mürebbiye asla kendisi olmamalıydı. Adamın bakışlarının yanında dayısının arkadaşı Albay Holmes masum melek gibi kalıyordu. O adamdan uzak duracak, Ella'ya karşı da temkinli olacak, ilk fırsatta da buradan gidecekti, bunları aklının bir kenarına yazdı. 

Küçük çantasındaki en düzgün elbisesini giydi. Zaten bütün elbiseleri koyu renk, sade şeylerdi, bu da onlardan biriydi işte. Saçlarını da tarayıp toplayınca gidip bayan Ella'yı bulmaya karar verdi. Kapıyı açmaya çalışınca kilitli olduğunu fark etti. Şimdi gerçekten korkmaya başlamıştı. Kadın kendisini neden kilitlemişti? Korkuyla kapıya vurmaya başladı. O sırada dışarıdan gelen bir kadın sesi dikkatini çekti.  Biri ona alçak sesle bir şeyler söylüyordu. Durup kulak kabartınca sesin "Kaç buradan, kaç kendini kurtar." dediğini duydu. Sesin sahibine kim olduğunu soracaktı ki Ella'nın azarlayan sesi hızla yaklaştı ve kısa süre sonra kapısı açıldı.

- Hayatım korktun mu? Evde çok fazla misafir var, yanlışlıkla odana girip seni rahatsız etmesinler diye kilitledim kapını. Bakıyorum giyinmişsin. Çöreğini de yediysen gel dışarı çıkalım seninle.
Kadın hızlı hızlı konuşuyor, bir yandan da Elizabeth' i kolundan çekiştiriyordu. Bir telaşı var gibiydi.

- Nereye gidiyoruz Bayan Ella?

- Yolda anlatırım canım.

Ella kızı apar topar evden çıkartıp kapının önünde bekleyen arabaya bindirdi. Madam Mathilda'nın mağazasına giderken yolda kıza bir iş bulduğunu, kısa sürede çok para kazanabileceğini, saygıdeğer bir beyefendinin evinde kendisine verilen görevleri yerine getirdikten sonra parasını alıp serbest kalacağını anlattı. Saygıdeğer beyefendi dediğinde kızın aklına Stroker gelmişti. Bu işi istemediğini söyledi Ella'ya. Tek istediği eve dönüp çantasını almak, içindeki mektuplardan Mandy'nin adresini bulup ona gitmekti. Gerçi ne onu bulabileceğinden ne de muhtemelen kıt kanaat geçinmekte olan insanların ona yardım edebileceğinden hiç emin değildi. Ella kızın yüzüne öfkeyle baktı,

- Bak küçük kız. Bu şehirde yapayalnızsın. Eğer gece seni evime götürmeseydim çoktan kurda kuşa yem olmuştun. Bu yüzden bana borçlusun unutma. Şimdi senden istenileni yapmazsan kendini sokakta bulursun. Lord Hazretleri'ne söz verdim. Sana zarar verecek insanlar değiller.  Zaten işin en fazla birkaç gün sürecekmiş. Sonra paramızı alıp yanıma gelirsin, sana istediğin gibi bir iş buluruz. Hem senin payına tam 500 Pound düşüyor.

500 Pound lafını duyunca Elizabeth şaşkınlıkla küçük bir çığlık attı. Mütevazı bir kız için bir servetti bu. Aslında Victor kıza 1000 Pound vereceğiz demişti ama Ella paranın yarısını kendine ayırmak niyetindeydi. Bu kadar para çalışmasa bile kıza uzun zaman yeterdi. Ama bu parayı neden kendisine vereceklerdi ki?

- Lord Hazretleri dediğiniz dün gece gördüğüm kişi mi?

- Ah hayır tatlım. Ama inan bana dediğimi yapmazsan Lord Stroker'ın konağı hayatta gidebileceğin en iyi yer olur. Hem bak, korkar ya da istemediğin birşeye zorlanırsan bırak gel tamam mı? Ben seni korurum.

Hayatı boyunca bir çok kızı tatlı dille kandırıp tuzağa düşürmüş olan bu kadın, zamanında kendisi de birilerinin tuzağına düşüp bu yollara girmişti mutlaka. Hayat acımasızdı ve bazen kimsenin kimseye faydası olmuyordu. Herkesin kaderi pamuk ipliğine bağlıydı, Elizabeth de herkes gibi ya düşerdi ya da kalkardı. Bunu zaman gösterecekti. Saflığı ise ya boynuna dolanan bir ilmek ya da başına taç olurdu eninde sonunda.

Başına gelebilecekler hakkında hiçbir fikri olmayan, sadece kimseye güvenmemesi gerektiğini hisseden genç kız, yapabileceği en akıllıca şeyin sakince olayları akışına bırakmak olduğunu düşündü. Gitmeye kalkarsa önü belirsizdi. Ella onu tehdit ediyordu. Teklifi kabul ederse o kadar paraya karşılık ne yapması gerekecekti, bilmiyordu. Kulağına sabah kaçmasını fısıldayan ses doldu yine. Ne olursa olsun Ella tehlikeliydi. Lord Hazretleri diye bahsettiği adamın elinden kurtulmak belki daha kolay olurdu. Denemeye karar verdi Elizabeth.

Bu arada Mathilda'nın mağazasına gelmişlerdi. Modaya yön veren bu butik Londra yüksek sosyetesine mensup kadınların en uğrak yerlerinden biriydi. Magentha özel müşterilerine eşlik edecek kızlarını bu mağazadan giydirmeyi tercih eder, bu vesileyle Ella gibi bir kadın buraya girebilirdi. Yine de Ella'yı gördüklerinde içerideki kadınların yüzleri belli belirsiz ekşidi. Allahtan vakit erkendi de başka müşteri yoktu. Madam Mathilda zarif bir baş selamından fazlasını layık görmedi kadına, yardımcılarından biri yanlarına gidip buyur etti.

Ella hoş karşılanmadığının elbette farkındaydı ama harcayacağı meblağı duyduklarında kendisine kayıtsız kalmayacaklarından emindi. O yüzden Mathilda'nın da oturduğu yerden duyabileceği bir sesle yanındaki küçük hanımı Lord Berrington'ın ricasıyla getirdiğini ve acilen çok sayıda kıyafet ve aksesuara ihtiyacı olduğunu söyledi. Öyle ya, Lord Cummings görev süresinin belirsiz olduğunu ve istediği miktarda para harcayabileceğini söylemişti. O zaman o para harcanacaktı. Berrington adını duyan kadınlar hayretle Elizabeth'e baktılar. Siyah, kapalı kıyafeti, boyasız yüzü ve sade topuzuyla Ella'nın yanında ne aradığı belli olmayan bu kızcağız çapkınlık yapsa da kadınlara karşı çok cömert olmadığı bilinen genç adamın iltifatına mazhar olmuştu, öyle mi? Mathilda kalkıp kızı yakından incelemeye karar verdi. Berrington'ın parasını almak her zaman nasip olmazdı doğrusu.  

"Dikiş için vaktimiz var mı?" diye soran kadınlara Ella kıyafetlere hemen ihtiyacı olduğunu söyledi. Mağazadaki en güzel ve tabii en pahalı modellerden kıza yakışacak gibi duranları getirdiler. Zaten ölçülü bir fiziği vardı, elbiseler hep korseyle giyildiği için de bütün kıyafetler üstüne uyardı. Paris'ten yeni gelen ne varsa çıkarttılar ve bir tanesini kıza giydiklerinde ortaya çıkan sonuca hepsi hayretle baktılar. Elbise, korseyle beraber yaşı gereği yuvarlaklaşan hatlarını ortaya çıkartmış, mavi rengiyle gözlerini belirginleştirmişti. Dekoltesi derin değildi ama kızın bembeyaz teni fazlasıyla dikkat çekiyordu. Ella iyi ki Stroker burada değil, diye düşünmeden edemedi. Kızın topuzunu çözüp saçlarını modaya uygun, dağınık bir topuz halinde tekrar topladılar. Masmavi kocaman gözlerin ve gül goncası gibi pembe, dolgun dudakların renklendirdiği yüzün makyaja ihtiyacı yoktu. Kıyafeti serin havaya uygun bir şal, küçük, zarif bir şapka ile tamamlayıp eserlerini hayranlıkla seyrettiler. Ella kızın konaktaki vazifesi her neyse çok da kısa sürmeyeceğini tahmin ediyordu. Kız, yüzündeki asalet, duruşundaki zerafetle bir prenses olmak için doğmuş gibiydi. Yanındaki kadını masadaki tuzluktan ayırt etmeyecek kadar umursamaz Berrington için bile fazla güzeldi. Elizabeth'in giyinmesine yardım eden kadın Mathilda'ya usulca kızın sırtındaki yaralardan bahsetti. Kadın bu harika kıyafetler kendisi için seçildiği halde sessiz ve ilgisiz kalan kızcağıza acımıştı. Güzelliği başına bela olmaz umarım diye düşündü. Ella bütün elbiseleri kombinleriyle hazırlattıktan sonra ayrılırken Mathilda'yı ağzını sıkı tutması gerektiği konusunda uyardı. Sessizliğini koruyan Elizabeth'le beraber arabaya bindiler ve Grosvenor Meydanı'na doğru yola çıktılar.

KALBİNİ DİNLEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin