NİKAH

26.7K 2.2K 104
                                    

Odaya girdiklerinde bütün gözler onlara döndü. Sağ tarafta kocaman, sayvanlı bir yatak vardı ve yatakta doğrulabilmesi için sırtı yastıklarla desteklenmiş yaşlı ve zorlukla nefes alan adam acı doku gözleriyle kıza bakıyordu. Edward, siyah redingotu ve beyaz boyun bağı, geriye doğru muntazam taranmış saçları ile inanılmaz yakışıklı görünüyordu. İfadesiz bir yüzle yatağın tam karşısında Dükün rahatça görüp duyabileceği mesafede rahip ve avukatla beraber duruyordu. Yatağın yanında doktor, vekilharç Bailey, birkaç tane de uşak vardı. Victor kızı ağır adımlarla rahibe doğru götürdü. Elizabeth yaklaştıkça Edward kalbinin daha hızlı çarptığını korkarak fark ediyordu. Bu kız periler diyarından gelmiş doğaüstü bir varlık gibi görünse de, koskoca bir asilzade olan kendisi bir sokak kızına aşık olmamalıydı. Ama maalesef göğüs kafesinden fırlayıp çıkmaya çalışan yüreği farklı düşünüyordu. Aklın duygulara hükmedebileceği ile ilgili kendi kendine bir telkinde bulunarak dikkatini güzeller güzeli gelinini koluna takmış keyifle yürüyen Victor'u öldürme planlarına vermeye çalıştı.

Victor gelini -neyse ki öpmeden- Edward'a teslim edip geri çekildi. Elizabeth ve Edward bir an göz göze baktılar. Bakışlarındaki duygu yoğunluğu yaşlı adam tarafından bile fark edilebilmişti. Çocukların şımartılmadan büyütülmesi gerektiğini düşündüğü için hiçbir sevgi gösterisinde bulunmadan evden uzakta tuttuğu Edward şimdi ölüm döşeğindeki en büyük vicdan azabıydı. Evet belki iyi yetişmiş, asil kanının hakkını veren bir genç olmuştu ama kelimenin tam manasıyla mutsuzdu. İhtiyar Dük açıkçası kendisi kadar zor bir adam olan torunundan anlaşmalı bir evlilik, sahte bir gelin bekliyordu ki bu konuda önlemini zaten almıştı. Beklemediği,  kız kardeşine ait olduğunu hayal meyal hatırladığı gelinlikle kısa süre sonra edineceği Düşes ünvanına fazlasıyla yakışan genç hanıma yeni yetme aşıklar gibi bakan torunuydu. Memnuniyetle gülümsedi. Hayat ona son anlarında insaflı davranmış, Edward'a kendisinin yıllarca esirgediği sevgiyi verebilecek bir gelin göndermişti.

Rahip genç çifti gerektiği şekilde kutsarken Elizabeth ve Edward yoğun duygularla boğuşuyordu. Yeminlerini ederken, yüzüklerini takarken, ikisinin de içten içe sanki gerçekten evleniyorlarmış gibi kalpleri çarpıyordu. Gelini öpebilirsin dendiğinde Edward kızın pembe bir goncaya benzettiği dudaklarına eğildi. Kızın şaşkınlıkla açılan gözlerine karşılık 'dedem bakıyor.' diye fısıldadı. Elizabeth anlayarak başını kaldırdı ve... Dudakları buluştuğu anda her ikisi de kapıldıkları duygu fırtınasıyla sarsıldı. Edward kalbinin sesinin dışarıdan duyulmadığını umarak zorla geri çekildi. Bu kızla başı ciddi şekilde dertteydi.

Elizabeth, bütün yaşıtları gibi ilk öpücüğünü hayal ettiğinde etkileneceğini ummuştu ama bulutların üzerinde hissedeceğini hiç tahmin edemezdi. Esas sorun ise onu göklere uçuran adam, anlaşmalı olarak evlendiği ve genellikle kendisini öpmekten ziyade dövmek istermiş gibi bakan Bay 'neolurdukihembukadaryakışıklıhemdebukadarsinirliolmasaydı' idi ve bu konuda ne yapacağını bilmiyordu.

Nikahtan sonra odadakiler çifti tebrik ederken Dük zorlukla elini kaldırarak yaklaşmalarını işaret etti. Edward gelininin kolundan nazikçe tutarak yatağa yaklaştı. Hasta adam zorlukla duyulan sesi arada öksürüklerle kesilerek konuştu.

- Edward, artık vaktimin dolduğunu hissediyorum. Bana kızgın olduğunu gayet iyi biliyorum ve söyleyeceğim hiç birşey bunu değiştiremez. Ama giderken tek istediğim senin yalnız olmamandı ve görüyorum ki beklediğimin çok ötesinde bir eş bulmuşsun. Umarım mutlu olursunuz. Şimdi müsaade edersen gelinimle konuşmak istiyorum.

Edward çekildikten sonra kıza daha fazla yaklaşmasını işaret etti. Kız yatağın kenarına oturup yüzünü yaklaştırınca onu dikkatle inceledi ve öncekinden de kısık bir sesle tekrar konuşmaya başladı.

KALBİNİ DİNLEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin