KARŞILAŞMA

27.4K 2.1K 84
                                    


Edward, sıkıntılı bir gecenin ardından baş ağrısıyla uyandı. Koca cüssesini yataktan kaldırmakta bu denli zorlandığı nadirdi. Kalkıp yüzünü yıkadı, aynada kendi haline baktı bir zaman. Yorgun görünüyordu, siyah saçları dağılmış, çatık kaşlarının altından soğuk, mavi gözleri kendi kendinden tiksinir gibi bakıyordu. Güçlü çenesini çevreleyen sakallarını daima muntazam kestirir, giyimine kuşamına herkesten fazla özen gösterirdi. 1.90 boyunda, esmer tenli, erkeksi, kemikli yüz hatları, geniş omuzları, atletik yapısı ile baş döndürücü görünen, yakışıklı kelimesinin sözlükteki karşılığı sayılabilecek bir adamdı. Giyinip aşağıya inmeye karar verdiği anda kapının tıkladığını duydu. İçeri gelen Dumont eğilerek selam verdi.

- Günaydın Lord Hazretleri, Lord Cummings geldiler efendim. Kahvaltı salonunda sizi bekliyorlar.

- Tamam Dumont, gri çizgili redingotumu giyeceğim, uygun gömlek, pantolon ve gri boyun bağı hazırla..

- Emredersiniz, Lord Hazretleri.

Gamsız Victor kendisi bu haldeyken kahvaltı düşünüyordu öyle mi? Bütün öfkesini arkadaşından çıkarsa biraz olsun rahatlar mıydı acaba? Kahvaltı salonuna girip iştahla karnını doyuran arkadaşını görünce gerçekten de sinirleri tavan yaptı. Victor, Edward'ın geldiğini görünce neşeli gülümsemesiyle kalkıp  tokalaşmak için arkadaşına doğru yaklaştı. Edward'ın kendisine dövecekmiş gibi bakmasını hiç umursamamıştı. O, zaten hep öyle bakardı. Yedikleri içtikleri ayrı gitmeden geçen onca yıl boyunca ne Edward Victor'ın hiç tükenmeyen yaşama sevincinden payını almış ne de Victor arkadaşının göğüs kafesini dolduran öfke ve hüzünden olumsuz etkilenmişti. Herkes ateş ve buz gibi birbirine taban tabana zıt bu iki arkadaşın nasıl geçindiğini düşünürken onlar zıtlıkların uyumu içinde birbirlerini tamamlıyorlardı. Victor en depresif hissettiği zamanlarda Edward'ın kafasını dağıtmak için her şeyi yaparken, Edward da çapkın arkadaşının aşk denizlerine yelken açtığı her seferinde yakalandığı fırtınalardan onu çekip çıkarmıştı. Ayrıca her yönden de zıt değillerdi çok uyumlu oldukları konular da vardı. En temel ortak noktaları zekalarıydı. Yatırımlarını ortak kararlarla yönetirler, birinin hayalperestliği diğerinin soğuk gerçekçiliğiyle dengelendiğinde çok yaratıcı fikirler üretirlerdi. Bir başka konu da spora düşkünlükleriydi. Binicilik, kürek, eskrim, okçuluk, bir çok sporu başarıyla yapıyorlar, vakitleri oldukça beraber ava çıkıyorlardı. Spor yaparken ya da doğada vakit geçirirken Edward'ın bütün huysuzluğu geçiyor, neredeyse neşeli denebilecek bir adama dönüşüyordu. Bedenini çalıştırırken huzursuzluğu kayboluyordu.

Victor'un uzattığı elini isteksizce sıkan Edward genç adam dün uğramadığı için fazlasıyla öfkeli ve tedirgindi. Vaktin çok dar olduğunu bildiği halde neden böyle gamsız davranıyordu ki. Söze giren yine Victor oldu.

- Günaydın dostum, bugün senin günün.

Edward kafese kapatılmış vahşi bir hayvan gibi yerinde duramıyordu. Bütün tersliğiyle homurdandı.

- Nereden benim günüm oluyormuş?

- Kahvaltıdan sonra konuşuruz.

Edward bekleyemeyecek kadar telaşlıydı. Kahvaltı masasını Victor'ın başına geçirmek yerine sağduyulu davranıp uşakları dışarı gönderdi ve "Şimdi anlat." dedi. Victor hiç istifini bozmadan yumurtasını yedikten sonra başarısından gurur duyan bir adamın ifadesiyle konuşmaya başladı.

- Hiç merak etme dostum. Ella bugün gelinini getirecek. Hava kararmadan Berrington'da olabiliriz bence. Bu mesele bugün halloluyor.

- Ella da kim??

- Magentha'nın yardımcısı Ella. Tam istediğin gibi bir kız getireceğine söz verdi.

Edward'ın mavi gözleri alev alev yanmaya başladı.

KALBİNİ DİNLEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin