Eve döndüklerinde onları Bay ve Bayan Bailey karşıladı. Kadın bir şeyler söylemeye çalıştıysa da Edward soğukça başını sallayıp dinlemeden merdivenlerden çıktı. Berrington'daki hizmetkarlar Dük'ün eşyalarını bir arabayla göndermişlerdi ve o araba da az önce ulaşmıştı. Elinor, efendisine onun için hazırladıkları misafir odasını gösterdi. Genç adamın ters bakışlarıyla karşılaşınca da korka korka konuştu.
- Efendim, evdeki hizmetkarlar sizi nişanlı biliyorlar. Bu bölgenin yerlisi oldukları için sırlarımızı açmaya korkuyoruz. Komşu evlere her şeyimiz haber verilebilir. Şimdi nasıl emrederseniz öyle hareket edelim.
Edward yorgun kaslarını gererek rahatlatmaya çalıştı. Kız haklıydı, konu komşuya dedikodu malzemesi olmanın gereği yoktu. Sıcak bir banyo hazırlanmasını istedi ve Elizabeth'in odasının hangisi olduğunu sordu.
Banyosu hazırlanana kadar vakit geçirmek için kızın odasına dalıverdi Edward. Elizabeth paravanın arkasında yarı çıplaktı ve erkeğin teklifsizliğinden dolayı haliyle sinirlendi. "Dük Hazretleri, hizmetkarlar görecek." diye söylenirken genç adam umursamazca, hanımını aceleyle giydirmeye çalışan June ile konuştu.
- Sen de Berrington'dan mısın?
- Evet efendim, beş yıldır hizmetinizdeyim.
- Başka kim var?
- Ben ve Elinor, bir de Bailey'ler, Dük Hazretleri.
- Hanımını giydirdin mi?
- Şu ipleri bağlamam gerekiyor efendim.
- Onu ben yapabilirim, sen dışarı çık.
- Emredersiniz efendim.
Elizabeth kendi fikrini sormadan hızla çekip giden kıza içerlemişti. Gerçi o da emir kuluydu sonuçta, karısı olduğu halde kendisi de öyle değil miydi. Dük Hazretleri hepsinin kayıtsız şartsız efendisiydi. Kocası arkasında dikilince huzursuzluğu arttı genç kızın.
Edward önce kızın omuzunun üstünden eğilerek dekoltesinin açık olup olmadığına baktı. Onun ne yapmaya çalıştığını anlamayan Elizabeth şaşkınlıkla başını çevirince birden yüzyüze geldiler. Genç kız telaşla başını tekrar önüne döndürdü. Edward ise geri çekilip kızın sırtındaki ipleri incelerken şirret kadınlara has bir tonlamayla söylendi.
- Aman tanrım, beni yine zorla öpeceğini sandım.
Sinir bozucu adam kendisiyle resmen dalga geçiyordu. Edward ipleri sertçe çekiştirmeye başladığında kız da güçlükle konuştu.
- Ben mi seni zorla öpmüşüm.
- Öpmedin mi?
- Sen benden daha istekliydin.
- Sen de gayet isteklisin hayatım. Ben seni öpünce neden zorla öpmüş oluyorum?
- Ben istekli falan değilim.
Edward ipleri çok fazla sıkıştırınca kız acıyla inledi.
- Ne yapıyorsun? Nefes alamıyorum.
- Ah, giysini bağlayan ellerimi bütün gece hatırlarsın işte. Sonra da çözmek için gelirim belki.
- Öyle bir şey yapmayacaksın.
- Kocana nasıl böyle diklenebiliyorsun sen? İplerini yeterince sıkamamış olmalıyım.
İpi iyice sıkıştırıp kızı bir daha inlettikten sonra kalan kısmını bağladı ve eğilip kızın omzundan usulca öptü.
- Şimdi Düşesim, en kısa zamanda evimize dönüyoruz.
- Beş gün sonra Meg'in nişanı var. O güne kadar kalmak zorundayız.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİNİ DİNLE
Historical FictionTAMAMLANMIŞ HİKAYE WATTYS 2016 KAZANANI TARİHİ KURGU 1. KİTAP Yaşlı Dük ölüm döşeğinde bile torununu rahat bırakmıyordu ama bu son oyunu kazanamayacaktı. Berrington malikanesi Edward'ın ömründe değer verdiği tek şeydi ve onu kaybetmeyecekti. Kadınl...