Uzaklaşan atlıların arkasından bir süre konuşmadan baktılar. Neden sonra sessizliği Bayan Bailey bozdu.
- Dük Hazretleri dedesinin ruhuna sahip. Kendi bildiğini okuyor ve öfkesini kontrol edemiyor.
- Sana bir gün böyle olacağını söylemiştim Hannah.
- Söylemiştin Samuel ama ben o masum bakışlı tatlı çocuğu hiç unutamadım ki.
Elizabeth, müdahale etme ihtiyacı duyarak arabanın içinden seslendi.
- Dük Hazretleri hakkında böyle konuşmamalısınız. Haydi arabaya binin.
- Emredersiniz, Düşes Hazretleri.
Adamlar sürücü sırasına tırmanırken arabaya binen Bayan Bailey kendini anlatma ihtiyacı hissetti.
- Haklısınız Düşesim, böyle konuşmamız doğru değil. O bizim velinimetimiz. Ama çocukluğu böyle değildi, o yüzden şimdiki hali canımı yakıyor. Özellikle sizin gibi canını ortaya koymuş bir eşe karşı olan tavrı inanılmaz.
- Bana karşı olan tavrı beni ilgilendirir. Dük Hazretleri zor bir gün geçirdi. Ayrıca davranışları hakkında kimseye hesap verecek değil.
- Çok özür dilerim hanımım. Haklısınız. Tanrı'ya, bize sizin gibi bir hanımefendi gönderdiği için inanın müteşekkirim.
Çok zaman geçmedi ki Berrington'a vardılar. Vakit öğlene yaklaşmıştı. Kuşların cıvıldadığı, güneşin gökyüzünde parladığı, gül kokularıyla insanı mest eden bu muhteşem bahar günü, gece boyunca yaşadıkları dehşeti, bir kabus gibi gerçek dışı kılıyordu. Kız, Edward'ın sözlerinde uzun vadede ne kadar ciddi olacağını merak ediyordu. Belki de bu malikanede yaşlanıp, ölecekti. Tanrı biliyor ya ilk gördüğünden beri, böyle bir eve sahip olmanın ne kadar muhteşem olabileceğini düşünüp duruyordu. Şimdi Edward, ona burayı bir hapishane, bir sürgün yeri gibi sunarken, kız kalbinin derinliklerinde aslında hiç de öyle olmadığını hissediyordu.
Burayı çok sevecekti. Ayağını bastığı toprak onu adeta büyülüyor, kendine çekiyordu. Asıl buradan uzak durduğu için sürgünde hissedecek olan Dük Hazretleri'nin ta kendisiydi. Ağır ağır gül tarhlarına doğru yürümeye başladı. Karşılamaya gelen hizmetkarlara eşyaları almalarını söyleyen Bayan Bailey hanımını rahatsız etmeyeceğini düşündüğü bir mesafeden takip ediyordu.
Kız geçen birkaç günün içinde, insanları iyi tanıdığından emin olan kahya kadını yanıltmış, olgun, soğukkanlı, kendinden emin halleriyle bir Düşes olmaya tamamen hazır olduğunu göstermişti. Kadın zaten Elizabeth'in asaletinden değil, olgunluğundan şüpheliydi. Ama bu gece ruhunun yetkinliği korkunç bir ateşle sınanmış ve kız bu imtihandan başarıyla çıkmıştı. Nerede kendi kontrolü dışında yapılan her eyleme şiddetli bir öfkeyle karşılık veren genç Dükleri, nerede kendisini herkesin içinde küçük düşürmeye çalıştığı halde efendisinin arkasından konuşan hizmetkarlarını susturan genç kız.
Dizlerinin üstüne çökmüş gülleri koklayıp seven kıza yaklaşarak, saygı ve sevecenlikle yanına diz çöktü kahya kadın.
- Düşesim, istirahat etmelisiniz. Bu bahçe sizin, daha güller için çok vaktiniz olacak.
Elizabeth başını çevirip kadına baktı. Gözlerindeki sıcaklığa aynıyla karşılık verdi.
- Haklısın Hannah, haydi içeri girelim.
Banyo yaptıktan sonra bir şeyler atıştırıp istirahate çekilen genç kız, uyandığında vakit akşamüstü olmuştu. Zili çalınca gelen hizmetçisinin yardımıyla giyinip saçlarına şekil veren genç kız aşağıya indiğinde giriş holünde Bay ve Bayan Bailey'i hararetle konuşurken gördü. Merdivenleri inerken geldiğini fark eden çift dönüp kendisini saygıyla selamladılar. Kız açıkçası yaşadıkları onca şeyden sonra hala neyin onları böyle telaşlandırabildiğini merak etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİNİ DİNLE
Ficción históricaTAMAMLANMIŞ HİKAYE WATTYS 2016 KAZANANI TARİHİ KURGU 1. KİTAP Yaşlı Dük ölüm döşeğinde bile torununu rahat bırakmıyordu ama bu son oyunu kazanamayacaktı. Berrington malikanesi Edward'ın ömründe değer verdiği tek şeydi ve onu kaybetmeyecekti. Kadınl...