Ertesi sabah kahvaltıdan sonra Meg kuzenine heyecanla Alfred'den bahsediyordu. Kız bulutların üstünde gibiydi. Genç adam bir Victor Cummings ya da bir George Kendall olmayabilirdi. Ama Meg'e olan ilgisi her şeyden önemliydi. Kıza o kadar kibar ve ilgili davranmıştı ki iltifatlarla kendinden geçen Meg, Afrodit'in yeryüzündeki temsilcisi olduğu duygusuna kapılmıştı. Şaşkın bakışlarla kendisini izleyen kuzenine sitemkar konuştu genç kız.
- Duygularımı abartılı mı buluyorsun sevgili kuzenim? Sen böyle iltifatlara alışkın olduğun için benim halimden anlayamazsın tabii.
- Ben öyle bir şey demedim Meg. Sadece evlenme teklifi alana kadar sakin olsan iyi olur. Dayım bu hallerine öfkelenebilir, biliyorsun.
- Haklısın ama ya çok beklemem gerekirse. Ya o teklif hiç gelmezse.
- O zaman bir kişiye bağlıymış gibi davranma. Başkaları senin sözlü olduğun düşüncesine kapılırsa yanına yaklaşmazlar.
- Ah, sıraya giren yok zaten. Farkında değil misin, Lisa?
- Öyle deme canım. Gece çok hoş görünüyordun. Aynı adamla dans edip durmasaydın belki de başkalarıyla da tanışırdın.
- Hep aynı kişiyle dans etmenin bir manası varsa o manayı kendine sormalısın kuzenim. Seni nişanlı bildiği halde George Kendall'ın seninle defalarca dans etmesine izin verdin. Yine de başkaları da seninle tanışmak için fırsat kolluyordu. İnan kimsenin gözünden kaçmadı. Kocan döndüğünde seni ejderhanın koruduğu kuleye hapsetmediği için pişman olacak.
Elizabeth, öfkeyle 'Gitmeseymiş' deyiverdi. Dediği anda da pişman oldu. Meg'in yanında böyle konuşması akıllıca mıydı? Nitekim kuzeni gözlerini kocaman kocaman açmış kendisine bakıyordu.
- Seni yalnız bıraktığı için intikam almak mı istiyorsun? Bunu Londra'daki bütün beyleri kendine aşık ederek mi yapacaksın?
- Hayır, ben öyle bir şey yapmıyorum. Ben kızgınım evet. Ama kimseyi kendime aşık etmeye çalışmıyorum.
- Sen bir şey yapmasan da oluyorlar zaten canım. Zavallı Dük. Bindiği gemi İngiliz limanlarına yanaştığı anda yüzlerce bey ellerinde kılıçlarıyla onu bekliyor olacaklar. Ne trajedi.
Meg'in alaylarına yaslandığı kırlenti fırlatarak karşılık veren Elizabeth kızın sözlerini epey komik bulmuştu.
Sonraki günlerde her şey çok güzeldi. At gezintileri, piknikler, kriket ya da okçuluk turnuvaları, roma hamamlarındaki güzelleşme seansları, keyifli akşam sohbetleri yanı sıra iki kere de Bristol'e deniz havası almaya gitmişlerdi. Elizabeth okyanus havasını içine çekip denizde olmanın muhteşemliği ile ilgili bir şeyler söyleyince George, Amerika'ya giden ilk gemiye binmesini önerdi. Victor, arkadaşının dönüş yolunda olma ihtimalini hatırlatınca da "O daha iyi ya. Döndüğünde yüzünün alacağı şekli düşünsene." diye cevap veren genç adam yine kahkahaların odak noktası olmuştu.
Balodan onbeş gün sonra Alfred, ailesinin onayını alarak Meg'le evlenmek için Lord Stanford'dan izin istedi. Kızının gönüllü oluşundan memnun bir şekilde yüklü bir çeyiz vermeyi vaat ederek teklifi kabul eden Baron, iki hafta sonra Haziran'ın yirmiikisinde nişanı ilan etmek üzere bir balo düzenlemeye karar verdi. Habere çok sevinen Victoria baloyu annesiyle birlikte şereflendireceğini bildirince tam da Lord Stafford'un hayal edeceği gibi görkemli bir nişan planlanmış oldu. Hazırlıklar sürüyor, kıyafetler Londra'dan sipariş ediliyor, Elizabeth Bayan Bailey'nin de desteğiyle salonun hazırlanması, davetiyelerin yazılması, ikramlar, orkestra ve akla gelebilecek her şeyle bizzat ilgileniyordu.
Victoria ve nedimeler başlarına ve yakalarının bir tarafına beyaz, büyük tüyler takacaklardı. Tüylerin şık durması için de yakaları biraz dekolte olacaktı. Benzer kesimde kıyafetlerin farklı renklerini giyeceklerdi. Victoria'nın elbisesi mavi, Elizabeth'inki kırmızıydı. Meg'in giyeceği kıyafet ise erguvan rengi, dantelli, son derece gösterişli bir elbiseydi. Yakasına da babasının paraya kıyıp kıza hediye ettiği elmas bir broş takacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİNİ DİNLE
Historical FictionTAMAMLANMIŞ HİKAYE WATTYS 2016 KAZANANI TARİHİ KURGU 1. KİTAP Yaşlı Dük ölüm döşeğinde bile torununu rahat bırakmıyordu ama bu son oyunu kazanamayacaktı. Berrington malikanesi Edward'ın ömründe değer verdiği tek şeydi ve onu kaybetmeyecekti. Kadınl...