Cafe Mak's 2

2.8K 102 3
                                    


Doğru görüyorum değil mi? Kırmızı ışıkta ki vahşi araba bu ahh ne kadar da güzel. Birden kafenin önünde durdu. Bekledim içinden kodaman bir adam çıksın diye. Belki bizim ihtiyarın tanıdığı arkadaşı falandır.

Derken kapı açıldı. En az araba kadar büyük bir adam arabadan indi. Yanlış görmüyorsam üstünde kamuflaj bir kıyafet vardı. Hızla koşup yanıma geldi. Bana bakıyordu. Bense gözlerimi ondan alamıyordum.

Yağmurluğun şapkasını indirince birden kalbim atmayı bıraktı. Bedenim nefes almayı unuttu , kulaklarım duymuyordu. Bana döndü bir şeyler dedi ama duymuyordum.

Ben sadece ona kilitlenmiştim. Gri gözleri vardı ya da Sibirya kurdununkiler gibiydi aşırı beyaz griye yakın kaşları düz ve alınmış olduğundan şüphe duyulacak kadar biçimliydi. Gözleri çekikti. Asyalı olmak için fazla kalıplı ve yakışıklıydı ama gözlerinin çekikliği ilk bakışta Asyalıları andırıyordu. Dudaklarının kalemle çizilmiş kadar muazzam bir çizgisi vardı. Öne doğru biraz kalınca dudakları vardı. Gözlerine tezat buğday teni vardı. Bana doğru iyice geldiğinde kolumdan tuttu . Ahh bayılıyorum galiba . Tüm vücudumu birden bir elektrik kapladı. Kocamandı kasları bol kıyafetinden bile belli oluyordu. Öyle aşırı kaslı değildi ama iç geçirecek kadar kasları vardı.

Kafamı salladım.

'İyi misiniz  ' ahhh o ses tonunu duymasaydım belki iyi olurdum. Ne hoş bir tınıydı bu. Mustafa'nın da ses tonu oldukça etkileyiciydi ama bu bambaşka. Hey kendine gel ne oluyor böyle liseli ergenler gibi. Kendimi hızla topladım.

' iyiyim kusura bakmayın buyurun içeri geçin sıcak kahve ve harika ev yapımı böreklerimiz var.'

'Şey aslında ben adres sormak için durmuştum.'

Yani öylece geçip gideceksin...

'Anladım. Büyükbabam içeride o her yeri bilir. Ona adres sorarken kahve ikram edebilirim. '

Önden girdim. Büyükbabam yanıma geldi.

'Cemre neredesin çok korktum. Birden yağmur bastırdı. Kaza yaptın diye aklım çıktı.'

'iyiyim büyükbaba karşında olduğuma göre kazada yapmadım. Bu beyefendi adres sormak için uğramış . Siz oturun bende kahve getireyim.'

Büyükbabama elini uzattığında adını duymak için biraz bekledim .

'Merhaba efendim. Ben Ömer Asaf Tezcan . Buralarda bir karargah olması gerekiyor . Fakat bulamadım. Aslında daha önce gelmiştim...'

Devamını dinlemedim. Kalbim dayanmadı. Doğru tahmin etmiştim babam gibi oda askerdi. Zaten kıyafetinden belliydi. Kahve koyarken ona baktığımda göz göze geldik. Yüzünü iyice hafızama kazıdım. Muhtemelen o benim ilk aşkımdı ve ben onu bir daha göremeyecektim. Yağmurluğunu çıkarmıştı. Kısa kol üniforması vücuduna tam oturmuş göğüs ve kol kaslarından bir ziyafet sunmuştu. Hızla ısıttığım böreği de tabağa koyup masaya yöneldim. Kahve ve böreği önüne koyduğumda hiç bana bakmadı. Sadece kafasıyla teşekkür ettiğini belirten bir işaret yaptı. İhtiyarla derin mevzulara girmişti anlaşılan ben tamamen görünmez olmuştum. Tam dönecekken kulak memesinden boynuna doğru uzanan yara dikkatimi çekti. Taze olmalıydı çünkü pembeydi. Deri yeni iyileşmeye başlamıştı. Birden kalbime bir ağrı saplandı. Kalbimi tuttum. Hemen oradan uzaklaştım . Arabaya koştum. Yağmur yerini hafif rüzgara bırakmıştı. Hava hafif aydınlanmıştı. Akşam olmak üzereydi. Bu aydınlık uzun sürmeyecekti. Bir tane sigara alıp patika yoldan göle doğru yürüdüm. Sırtımı ağaca dayadım. Sonra sigarayı ağzıma götürdüm. Yakıp bir yudum çektim. Gözlerimi kapatıp burnumdan dışarı verdim. Yarası gözlerimin önüne geldi. Nerdeyse kalbim parçalanacaktı. Neydi bu şimdi. Ne alakaydı. Üçüncü kez sigarayı ağzıma götürdüğümde biri boğazını temizledi. Yerimde sıçradım. Al işte ihtiyara yakalandık. Of kim dinleyecek şimdi onu. Gözlerimi kapattım döndüm ,

O'NLA  (Tamamlandı) Yetişkin İçerik Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin