Cafe Mak's 3

2.4K 85 0
                                    

Mustafa kafeyi sözünü tutup temizlemişti. Kapıyı kapattım. Saate baktım daha sekizdi. Mutfağa geçtim. Yarın için menüye baktım. Çabuk çabuk elmalı pastaları ve zeytinli poğaçaları yaptım. Radyoda en sevdiğim müzikler çalıyordu. Gözlerimi kapatıp ritmi dinleyip  camdan göle doğru baktım. Aklımda hep gözleri ve izi vardı. Beni ne kadarda etkilemişti böyle. Halbuki bu kasabada oldukça yakışıklı adamlar vardı. Onda farklı bir hava vardı. Yarası falan öf ne bilim işte neyse ne.

Yaptıklarımı sabah pişirmek için dolaba attım. Lambayı kapatıp kafenin içindeki merdivenden eve doğru çıktım. İhtiyar her zamanki gibi balkonda gazete okuyup radyo dinliyordu. Yanına gidip boynuna sarıldım. Yanağına kocaman bir öpücük koydum. Gülümsemesi tüm yüzüne yayıldı.

'Acaba hangi kurt öldü. Ya da ne soracaksın mı demeliyim? '

'Yapma büyükbaba. Sen böyle aksi olduğun için sana yanaşamıyorum. Yoksa yanaklarını her gün sıkarım' uzanıp yanaklarını sıktım.

'Hadi oradan velet .'

Karşısındaki koltuğa oturmadan içeriden polar alıp omuzlarına koydum. Gölden serin esiyordu. Kendi üstüme de bir hırka geçirdim. Karşısındaki sandalyeye oturdum.

'Büyükbaba.'

'Buyur işte başlıyoruz.'

'Hey Allahım muhabbette mi edemeyeceğiz . '

'Edersin tabi ki ama önce bana söyle bol köpüklü orta bir Türk kahvesi yaparsan.'

'Vay rüşvet ha . Öyle olsun bakalım.'

Kahkahasını duydum. Mutfağa geçtim. Kahveyi cezveye koydum. Fincanları hazırladım. Sonra pişmesini beklemeye başladım. Gözlerim patika yola takıldı. Selam verişi gözümün önüne geldi amma da tatlıydı.

Kahveye döndüğümde aynı fikirde olmalıydı ki birden içi kabarmış taşı verdi. Ne derler bilirsiniz kahveyi taşırıyorsan aşıksın demektir. Hem de ilk görüşte. Vay canına aşka inanırdım. Beyaz atlı prensimi bekliyordum. Ama bu kadarı oldukça fazlaydı. Allahım benim için yarattığın şey için binlerce kez şükürler olsun.

Dur orda ! Nerden senin için oluyordu ki adam gitti . Adres sorup gitti. Tek bildiğin rütbesi ve adı. İşim zor ama olsun çıkmadık candan ümit kesilmez.

İhtiyar bağırdı.

'Hadi ama kahve mi üretiyorsun. '

'Geliyorum .'

Kahveleri masaya koydum.

'Yoksa taşırdın da mı bu kadar geç kaldın ?'

'Yoo taşırmadım. '

'Taşırmışsın. '

'Nerden anladın '

'Yalan söylediğin zaman hemen anlaşılıyor. Bariz ortada .'

'Nerden anlaşılıyormuş. '

'Asla söylemem .'

'Tamam. Şey bugün gelen asker vardı ya. '

'Ne oldu yoksa Mustafa kıskandı mı kavga mı ettiniz ?'

'Ya büyükbaba gerçekten hayal gücüne hayranım. '

'Hadi oradan . Ne olmuş o zaman askere ?'

'Şey daha önce burada hiç görmemiştim. Nerden geliyormuş. Askerliğini burada mı yapacakmış. '

Bir kahkaha .

'Birde askerlerle ilgili merakın bilgin var dersin. O askerliğini bitireli çok olmuş şuan askerlikten çok mesleğini yapıyor diyebiliriz. Genç yaşta rütbesini ilerletmiş. Askeri okulda okumanın verdiği avantajda var tabi ama her şey kendinde biter . Askeri okulda okuyup simit satan çok var .'

O'NLA  (Tamamlandı) Yetişkin İçerik Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin