Eve bakıyorum uzaktan... Tüm ışıklar kapalı, uyuyor gibi görünüyor ama ben şu an burada olmasa bile bu gece evine geleceğini biliyorum. Eğer onu biraz olsun tanıdıysam duramayacak annesiyle... Yalnız kalmak ve benim onunla nasıl oynadığımı düşünmek için, ona alan aşkımın yaşadığımız her şeyin bir yalan olduğuna inanmak için benim dışında kimsenin bilmediği bu eve kapanacak. Sonra da yıkmayı başardığım o duvarları hızla, tekrar örecek çevresine. Ama ben buna izin vermeyeceğim! Boş yere benim yüzümden daha fazla acı çekemez, çekmeyecek!
Bu düşüncenin etkisiyle adımlarım hızlanıyor ve sessizce giriyorum evin bahçesine ve aynı an da tutuyorum nefesimi. Öykü... Evinin merdivenlerine yan olarak oturmuş, uzatmış bacaklarını... Başını duvara yaslamış... Karanlıkta yüzünü göremesem bile acısını hissedebiliyorum yüreğinde! İçim titriyor... Ben... İnsan sevdiğine zarar vermez, istese bile üzemez sanırdım. Yanılmışım!
Hem de çok yanılmışım. Üstelik evin kapısı da ardına kadar açık. Onun için hazırladığım odayı gördü mutlaka.
Her türlü tepkiye, hatta hakarete kendimi hazırlamaya çalışarak yaklaşıyorum yanına ama beni hemen fark etmiyor Öykü. Öyle dalgın ve bitkin ki o güzel yüzü... Onu kendime çekip sımsıkı sarılmak, başını göğsüme yaslayıp onu nasıl sevdiğimi hissetmesini sağlamak istiyorum. Ama yapamıyorum. Oturduğu merdivenin altında ki basamağa onu seyredebilecek bir şekilde yerleşirken küçük bile olsa bir tepki bekliyorum ondan.
O zaman Öykü'nün gözleri yavaşça yüzüme kayıyor, ilk kez böyle bakıyor bana. Bomboş... Beni gördüğünden bile emin olamıyorum! Başka türlü bir endişe sarıyor hızla içimi. Yüzü bembeyaz, gözlerinin altıysa uzun zamandır uyumadığını belli edercesine kararmış. Kahretsin! Yardım etmek, dağıttığım yüreğini biraz olsun ısıtabilmeyi öyle çok istiyorum ki... Dayanamıyorum o haline! Parmaklarımı yanağına doğru götürüyorum. Her zaman ki gibi o ipek tenine dokunur dokunmaz ürperiyor içim ama aynı zaman da üşümek üzere olduğunu da hissediyorum.
__ Öykü...
Sesimle birlikte nihayet kendine geliyor Öykü ve aynı anda ona dokunduğumu fark ederek irkiliyor. Sanki çok çirkin bir şey değmiş gibi hızla itiyor elimi yüzünden. Ben kendine geldiği için rahatlayacakken gördüklerimle hızla benden kaçmaya çalışan elini alıyorum elime.
__ Bırak!
Parmağında ki ince kırmızı çizgiyi tam anlamıyla görürken Öykü sonunda çekiyor elini benden.
__ Ne oldu sana?
__ Evime getirdiğin eşyaları kırıp dökerken oldu!
Soğuk bir sesle, sertçe söylediği bu sözler yaralamıyor beni, incitmiyor. Ben sadece onun ruhunda, bedeninde açtığım yaralarla ilgileniyorum.
__ Arabamda yara bandı olacaktı...
Hızla kalkıyorum yerimden ama aynı an da bileğimi saran parmaklarla bir an nefesimi tutarak bakıyorum Öykü'ye. Bana seneler geçti gibi geliyor... Onu görmeyeli, dokunmayalı 3 gün değil seneler geçti!
Öykü gözlerimde ne görüyor bilmiyorum ancak hemen serbest bırakıyor bileğimi.
__ Arabana bin... Ve gaza basıp buradan çok uzaklara git!
Çöker gibi biraz evvel oturduğum basamağa yeniden otururken gözlerimi ayıramıyorum solgun yüzünden...
__ Yapamam...
Bu kararlı itirazım bitkin mavi gözlerde bir an alevlerin parlamasına neden oluyor. Öylesine güzel ki her haliyle... İçimi nasıl erittiğini bir bilse!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkın Seansları
RomanceTANITIM Dosyanın ilk sayfasını açıyorum... Gözlerim hemen onun resmini arıyor! Buluyorum. Sayfanın köşesine iliştirilmiş küçük bir resim! Gözlerimi hafifçe kısarken resme daha çok dikkatimi veriyorum. Evet, tecrübesiz bir göz onu çok güzel ve inanıl...