27. Bölüm

3.6K 314 24
                                    

27.Bölüm

Furkan Bey benim acı çektiğimi görmek istiyor, ancak o zaman rahatlayacak. O yüzden bu bana attığı ikinci yumruk... Öylesine bir acı var ki içinde bana "katil" gözüyle baktığı her an benim zaten yerin dibine geçtiğimi, bana fiziksel olarak verebileceği acıdan kat kat fazlasını verdiğini anlayamıyor.

Bir kez daha yaşamıştım ben bunları, o yüzden bu acıyı çok iyi biliyorum ama tüm bunların Öykü'nün gözleri önünde yaşanması... İşte bu apayrı bir işkence!

Keşke... Keşke hastalarımdan biri şahit olsaydı bu olaya ama hayalini kurduğum, geleceğim demek istediğim kız olmasaydı.

Ya da bir şekilde bunlar yaşanmadan önce ben bu hatamı, unutamadığım bu olayı anlatabilseydim ona... Ama artık "keşke"ler için çok geç. Bu yüzden...

__ Seans saatimiz doldu, diyorum yavaşça.

Şimdi gitmen gerekmiyor mu?

Evet, onun gözlerine kendimi zorlayarak bakarken ilk kez onun gitmesini istiyorum, hissettiğim utançla beraber bir anlığına kapatıyorum gözlerimi.

__ Hiç sanmıyorum... Bence senin de psikologa gitme vaktin gelmiş!

Bunu inatçı bir tavırla söylüyor Öykü ama gözlerime öyle bir bakıyor ki...

İlgili, hatta endişeli belki de!

Ve bana kendime gelmem için ciddi bir uyarı gönderiyor o hali.

Koltukta doğruluyorum yavaşça ama gözlerinden yayılan içime işleyen o tatlılık bir baskı uyguluyor kalbime. Daha yeni şaşkınlıkla fark ediyorum ki...

Daha 1 saat önce benim için ciddi hiçbir şey hissetmediğini söyleyen Öykü Furkan Beyle arama girip beni korumaya çalışırken farkında olmadan asıl duygularını anlatmış bana!

Ama ben o an kendimle savaştığım için daha yeni idrak ediyorum bunları.
Nasıl etmeyebilirim ki?

Karşımda narin güzeller güzeli, sevimli bir cadı gibi dururken içime ateş topları yolluyor. Yakıyor, dağıtıyor içim de ne varsa! Sadece kendini bırakıyor geriye...

Orada kalmak istiyor sanki kalbimde...

Tüm o hırçınlığının aksine öyle sevilesi bir ruh taşıyor ki! İstediği kadar korksun, saklamak istesin güzelliğini... Artık çok geç!

Çünkü ben gördüm onu. Ama sadece dış güzelliğini değil, düşünce tarzını, korkularını, o güzel kalbinde ki boşluğu... İddia ediyorum şimdiye kadar kimse görmedi onu benim gibi, kimse gerçek Öykü'yü fark edemedi.

Ve iddia ediyorum... Onu kimse benim sevdiğim ve sevebileceğim kadar sevemeyecek!

Onu seyrederken hafif bir iç geçiriyorum elimde olmadan.

Yanına gidip onu kendime çeksem... Yüzümü saçlarına gömüp onu kucağıma aldığımda beni mahveden o kokuyu duysam sonuna kadar...

İter mi beni?

__ Terzi kendi söküğünü dikemez, sözü doğruymuş meğerse. ... Başkalarını dinleyip öğüt verirken iyisin ama konu sen olunca konuşamıyor musun?
Suskunluğumdan çıkardığı bu sonuç üzerine daha önceden yaptığım gibi koltukta biraz öne yaklaşarak kayıyorum ona. Aslında gülümsemek istiyorum ya da uzanıp elini tutmak... Giderek beni zorlayan bu sınırlara rağmen gözlerimi o güzel gözlerinden ayıramıyorum. Onun da dik hali yavaşça kayboluyor bana bakarken.

Aşkın SeanslarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin