İstanbul'un göz alıcı ışıkları boğazın sularına vururken, ellerindeki rakı kadehlerinden çok arka fonda çalan şarkılar sarhoş ediyordu onları. Hepsinin kendince sorunu vardı. İş, aşk, para, aile, yalnızlık, yoğunluk, yorgunluk... Ama her şeye rağmen mutlulardı. Çünkü birbirlerine sahiptiler. Hem de başını hatırlayamadıkları, çok uzun zamandan beri.
Çağatay, Ebru, Kerem, Bahar, Harun ve Ekin... Birbirlerine kendi kalplerinden bile yakın altı arkadaş... Kimisi lisede tanışmıştı, kimisinin yolu üniversitede kesişmişti, kimisi akrabaydı, kimisi ev arkadaşı... Hepsinin yolu aynı grupta sonlanmıştı. Onların en yakın arkadaşım dedikleri birileri yoktu. Onların her birinin beş en yakın arkadaşı vardı. Hiçbiri hiçbirini ayırt etmezdi. Her an her koşulda, ucunda ölüm dahi olsa birbirleri için orada olmayı başarırlardı.
Aslında grubun temeli Kerem ve Çağatay atılmıştı. Çağatay'la Kerem'in yolları üniversitede kesişmişti. İkisi de aynı sene hukuk fakültesini kazanmış, ilk derslerinde, ilk kez birbirleriyle tanışmışlardı. Kerem, o zamanlarda Bahar'la sevgiliydi. Onlar da aynı lisede okurken sevgili olmuşlardı. Çağatay, kuzeni olan Ebru'yu Kerem ve Bahar'la; Kerem de, sevgilisi Bahar'ı Çağatay ve Ebru'yla tanıştırdığı gün, Kerem ve Çağatay'ın sıkı dostluğu, daha kalabalık bir grup arkadaşlığına dönüşmeye başlamıştı. Kısa bir süre sonra gruba Bahar'la aynı bölümde okuyan Ekin aralarına katılmıştı. Bu beşli her konuda sorunsuz anlaşmayı başarabilmişti. Aradan geçen bir sene içinde nasıl olduğunu bile anlamadan hepsi birbirlerine çok yakınlaşmışlar, adeta birbirlerinden ayrılmaz hale gelmişlerdi. Hem de arada oluşan zorunlu mesafelere rağmen...
Kerem'in üniversitedeki ikinci yılının, Bahar'ınsa birinci yılının başlangıcı olan sonbaharda, ikili aralarındaki romantik ilişkiyi sonlandırmışlar, fakat aralarındaki aşırı uyum ve bağlılık sayesinde arkadaş kalmayı başarmışlardı. Bunda diğerlerinin de payı yadsınamayacak kadar büyüktü. İlk başlarda biraz zorlansalar da, zamanla iki normal arkadaş haline dönebilmişlerdi Kerem ve Bahar.
Kerem en zor sınavını, gruplarına son üye dahil olduğunda vermişti aslında... Harun... Harun'u gruba Bahar getirmişti. Bahar, kendini bildi bileli müzik ve sanat dünyasıyla çok içli dışlı olmuştu. Üniversiteye girdikten sonra bu durum bi hayli ciddileşmişti. Girdiği bu dünyanın bir yerinde yoluna Harun çıkmıştı. Harun o zamanlar amatör, şuansa orta ünlü sayılabilecek olan bir rock grubunun davulcusuydu. Bahar'ın gözünde bir müzik duayeniydi. Birçok müthiş partide DJ'lik yapmışlığı vardı. Harun da Bahar'ı ilk tanıdığında çok sevmişti. Bir abi gibi kol kanat germiş, bu camiada tutunabilmesi için ona iyi bir öncü olmuştu. Lakin Kerem bunu yanlış anlamıştı işte. Bahar'ın sık sık Harun'la takıldığı gecelerde, her ne kadar artık sevgili olmasalar ve ona karışamayacak olsa bile kıskançlıktan delirmişti. Zaman içinde Bahar, çok sevdiği Harun'u, hayatındaki en değerli kişilerle tanıştırınca işler değişmeye başlamıştı. Harun dahil olduğu yeni grubu, gruptakilerse Harun'u çok sevmişti. Harun da belli bir müddet sonra onların dostluğunun bir parçası olmuştu. En nihayetinde Kerem, ikilinin sadece yakın arkadaş olduğunu görebilmişti. Hoş sevgili olsalar da, artık bir şey diyecek durumu kalmamıştı. Çünkü hayatına devam etmeyi öğrenmişti. Bahar'ın başkalarıyla olabileceğini kabullenmişti. En önemlisi; gruptaki diğer kişiler gibi o da Harun'u sevmeye başlamıştı.
İşte o tanışma günlerinin üzerinden on seneden fazla zaman geçmişti. Aralarındaki bağlar her geçen gün biraz daha artarak sağlamlaşmaya devam ediyordu. Hepsi birbirini ailelerinden bile iyi tanıyordu artık. Sakladıkları hiç sırları yoktu aralarında. Neredeyse...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜZEL GÜNLER KULÜBÜ
RomanceKerem: İyi bir avukat, deli dolu bir insan, mükemmel bir arkadaş. Bahar: Enerjik kişilik, sabırlı karakter, mükemmel bir arkadaş. Çağatay: Keza iyi bir avukat, esrarengiz sempatik, mükemmel bir arkadaş. Ebru: Süper anne, daimi bekar, mükemmel bir ar...