Gözaltları uykusuzluktan morarmış ve yorgunluktan omuzları çökmüş bir halde medya şirketinin koridorlarında yürüyordu Ekin Bir. Son zamanlarda deyim yerindeyse bitikti. Senaryo tamamen toparlanmış, çekim süreci yavaştan başlamıştı. Kafası pekmeze dönmüştü artık oradan oraya mekik dokumaktan. Yayınevi de yeni açıldığı ve yeni kitabı basım sürecinde olduğundan bir de onunla uğraşıyordu. Tüm bunların yanı sıra kitabının filmi çekiliyor olması basının ilgisini çeken bir konu olmuştu. Sürekli dergilerden, gazete eklerinden röportaj isteğiyle geliyorlardı.
Yayınevine doğru ilerlerken gazete departmanından çıkan Nihan'la çarpışınca, onun duvara doğru savrulmasına neden oldu. Panikle Nihan'ı kollarından tutarken kendisi de dengesini buldu.
Kendisini devirenin Ekin Bir olduğunu fark eden Nihan'sa Ekin Bir'le göz göze gelince güldü. Akabinde Ekin Bir de kıkırdayama başladı.
"Önüne baksana yürürken Ekin ya!" diye şakayla karışık sataştı Nihan. Tam onun karşısında durduğunda başını hafifçe yana yatırarak gülümsedi.
"Valla çok yorgunum Nihan. Ezip geçmediğime dua et."
"Ben de kapıdan çıkıyorum yani göremedim malum... Hala film süreci mi? Gel bir kahve alalım bizim mutfaktan."
Ekin Bir Nihan'ın teklifini reddetmeyerek onunla beraber gazete departmanına girdi. Yoğunluğunun detaylarından yakınarak son zamanlarını anlattı. Bu yoğunlukların yarattığı stres yüzünden Ekin'le sürekli gerildiklerinden de bahsetti.
Mutfak koridorunda durmuş sohbet ederlerken Ekin Bir'in elinde duran plastik kahve bardağının altı, kahvenin sıcağı yüzünden bir anda beklenmedik bir şekilde düştü. Bardağın içindeki aşırı sıcak filtre kahve Ekin Bir'in açık mavi gömleğinin üzerine boca olurken, Ekin Bir, bir saniye içinde hissetme yetisini kaybetti. Sıcak kahvenin hissiyatı geldiğinde okkalı bir küfür savurdu ve aynı esnada Nihan panikle "Ekin!!!" diye çığlık attı. Kendi elindeki kahveyi bilinçsiz hareketlerle yere bıraktı. Ekin Bir gömleğinin etek kısmını pantolonundan çıkarmış ve diğer eliyle gömleği vücudundan uzaklaştırmaya çalışmıştı. Fakat gömlek dar olduğu için ve çoktan boylu boyunca bir bardak kahveyle yanmış olduğundan şu an deyim yerindeyse ölüyordu.
"Çabuk! Çabuk çıkar şunu! Hay Allah! Nasıl oldu ki bu? Daha önce bu bardaklar hiç böyle bir şey yaşatmamıştı." Nihan panikle Ekin Bir'in gömleğinin düğmelerini çözerken Ekin Bir hala gömleği kendisinden uzak tutmaya uğraşıyordu. "Tamam... sorun yok," diye mırıldanırken bile sesindeki acı işitiliyordu. Dişlerinin arasından konuşmuştu.
"Ekin nasıl sorun yok?! Üstün tamamen battı! Yanıyor olmalısın şu an!" Nihan hala panikti. Gömleğin önünü tamamen açtığında Ekin Bir kenarlarından tutarak gömleği göğsünden ve karnından uzak tuttu. Ekin Bir'in şimdiden kızarmış olan vücudunu görünce iki elini şok ve hüzünle yüzünün iki kenarına koydu Nihan. "Şu haline bak! Kıpkırmızısın! Dur ben bir şeyler getireyim sana, bekle mutfakta buz falan olacaktı!"
Ekin Bir koşturan Nihan'ın arkasından "Dur Nihan lavaboya gide—" derken Nihan onu duymadı bile. Göğsü sızım sızım sızlarken üstündeki ıslaklığın birazını silmek istedi fakat sağ elinin başparmağıyla dokunduğu an iç çekerek sırtını duvara yasladı. Altdudağını ısırırken gözlerini kapattı. Nihan alelacele koşturarak mutfaktan döndüğünde elinde kâğıt havlular ve mavi buz torbası vardı.
Kâğıt havlularla narince Ekin Bir vücudundaki ıslaklığı kendisi silerken Ekin Bir onun elinden kâğıt havluyu almak için davrandıysa da izin vermedi Nihan ona. Ekin Bir her acıyla iç çekişinde Nihan onun yüzüne doğru başını kaldırıp baktı. "Çok acıyor değil mi? Revire gidelim bence. Yanık merhemi sürsünler."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜZEL GÜNLER KULÜBÜ
RomanceKerem: İyi bir avukat, deli dolu bir insan, mükemmel bir arkadaş. Bahar: Enerjik kişilik, sabırlı karakter, mükemmel bir arkadaş. Çağatay: Keza iyi bir avukat, esrarengiz sempatik, mükemmel bir arkadaş. Ebru: Süper anne, daimi bekar, mükemmel bir ar...