29. Bölüm

6.5K 513 222
                                    

Gülmekten Ebru'nun karnına ağrılar girmişti. Resmen karnını tuta tuta gülmek denilen şeyi yaşıyordu son yarım saattir. Mike Bahar'dan sonra tanıdığı tartışmasız en komik insandı. Komiklik tarzları ırk farklılığından ötürü birbirinden çok ayrıydı. Mike'ın bir şey anlatırkenki mimikleri çok fenaydı. Ebru'nun sabah 'Espri yaparken ne dediğinden çok nasıl dediğin önemlidir' tezinin ayaklı kanıtıydı. Burak'la öyle nazik bir şekilde uğraşıyordu ki, Burak içten içe ona bilense de elinde somut bir şeyler olmadığı için direkt kızamıyordu. Ama bir gerçek vardı ki kendisi de eğleniyordu.

Mike, klasik bir İngiliz erkeğiydi. Boylu, poslu ve oldukça yakışıklı bir tipti. Hala bekârdı. Burak'la aynı bölümden, aynı dönemde mezun olmuştu. Aynı bölümden bir diğer arkadaşları olan iri yapılı siyahi olan Craig'se, yine aynı üniversitede farklı bölümden olan Rose'la mezun olduktan sonra evlenmişti. Burak'ın okul yıllarından kalma çekirdek yakın arkadaş grubuydu bu çocuklar.

Onlar sürekli görüşme fırsatına sahipti ama Burak onlarla yılın ancak belirli zamanlarında buraya geldiğinde görüşebiliyordu. Şimdi öğrendiklerine göreyse Craig ve Rose Fransa'ya taşınacaklardı. Bu vaziyet, grubun buluşması için üç ülkeden birini seçmesini gerektirecekti bundan sonra.

"Ebru," diye kendisine seslenen Mike'a döndü Ebru. Ebru deyişi acayip tatlıydı.

"Eğer seçmek zorunda olsan hangisini seçerdin: Ben mi Craig mi?"

Herkes bu soruya gözlerini devirerek gülerken Ebru da kahkahayı patlattı. Rose parmağıyla Mike'ı göstererek "Aynı soruyu benim bekârlığa veda zamanımda bana da sormuştu. Burak mı ben mi diye," dedi.

Ebru Rose'a doğru eğilerek sanki ona bir sır veriyormuşçasına "Sen Mike'ı seçtin mi?" diye sordu. Rose dudaklarını sımsıkı birbirine bastırarak hayır anlamında kafasını iki yana salladı. İkisi de gülerek geri yaslandılar. Diğerleri de gülerken, Mike suratını asıyordu.

Ebru "O zaman ben şimdi Craig'i seçsem, senin için sorun olur mu?" diye sordu Rose'a. Rose gayet medeni bir şekilde "Tabii ki de hayır hayatım!" diye cevap verip, elini boş ver dercesine salladı.

Ebru son kararını vermiş gibi ciddi ve kendinden emin bir tavırla Mike'a doğru dönüp kolunu masaya koydu. "Son kararım olarak, Craig'i seçiyorum," dedi. Masadaki her kafadan gülüşler yükselirken Mike iyice suratını astı. Memnuniyetsizce yüzünü buruşturarak "Bu kadınlar aslında beni seçmek istiyorlar. Siz buna engel oluyorsunuz!" diye çıkıştı. Burak ve Craig aynı anda alaycı tavırlarla kafalarını aşağı yukarı salladılar. "Tabii tabii..." diye geveledi Burak.

"Her neyse... bu adamda ne görüyorsun ki benim yerime onu tercih ediyorsun? Sadece tek bir şey söyle!.. Sinir bozucu derecede sıkıcı bi herif bu."

Rose yetmişlik bira bardağını dudaklarından çekip, gözlerini yuvarlayarak "Verebileceğim en basit nedeni söylüyorum: O seninkinden daha büyük bir penise sahip," dedi açık yüreklilikle. Ebru şaşkınlıkla gülerken, Burak kafasını arkaya atarak bir kahkaha koyuverdi. Craig asaletli bir şekilde tebessüm ediyordu. Ortamdan keyif alıyor ama kimsenin canını sıkmamaya da özen gösteriyordu.

Mike artık alınmış bir halde omuzlarını düşürerek Craig'in önünden eğilip Rose'a baktı. Craig n'olur ne olmaz dercesine karısını koruma altına alır gibi koluyla iyice sardı. "Hiç unutmuyorsun değil mi?" diye sitem eder gibi mırıldandı.

Ebru yine bir gülme krizi halindeydi. "Sen... bir dakika... sen nasıl... ne zaman... onun penisini ne zaman gördün?" Zar zor kelimeleri toparlayarak Rose'a yöneltti sorusunu. Rose kumral saçlarını arkasına atarak omzunu silkeledi. "Kendisi eşek şakalarının bir numaralı ismiydi. Kendi kaşınmıştı. Kızlar yurduna sarhoş bir halde baskın yapıp gürültü ettiğinde, banyoda bunun boxer'ını indirip üzerine soğuk su tutmuşlardı. O zaman ben dâhil birçok kız onun penisini görme talihsizliğini yaşamıştı."

GÜZEL GÜNLER KULÜBÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin