52. Bölüm

4.6K 496 64
                                    

Ebru birçok kez gözlerini devirmişti. Neyse ki yakalanmıyordu. Bu göz devirişlerini Burak'ın da görmediğini umuyordu. Onu üzmek istemiyordu fakat Elizabeth gerçekten dayanılmazdı.

Bu düğün bitene kadar ya onun leşi çıkacaktı, ya Ebru'nun. Ebru'nun katil olma planı yoktu. Elizabeth ölürse hasedinden ve sinirinden falan çatlayıp ölecekti. Ama Elizabeth'in katil olma fikrini düşündüğünden adı gibi emindi Ebru. Eğer eline bir fırsat geçse, bir dakika düşünmez, Ebru'yu alnının çatından vururdu.

Tam bir saatten fazladır davetiye tartışıyorlardı. Düğüne kadar üç hafta vardı yoktu, alt tarafı üç beş kişilik bir düğün yapacaklardı lakin hala bir kâğıt parçasının münakaşası devam ediyordu. Ebru'nun artık gram umurunda değildi. Orhun Yazıtları'nı yerinden söküp onları davetiye yapsa dahi umurunda değildi. Sadece bitsin istiyordu.

Daha pasta seçilecekti. Birileri ağır kokulu bir limon kolonyasıyla Ebru'nun bileklerini ovsa iyiydi. Tansiyonu düşüyordu yapılacakları düşündükçe. Gözleri etrafı taradı. Burak yaklaşık beş dakikadır yabancı birileriyle telefondaydı. Elizabeth oğlunu dahi sallamış, düğün plancısı ve davetiye tasarımcısıyla birebir diyaloga girmişti. Ebru da ağır ağır onlardan uzaklaşmış, etrafı incelemek ayağına kafasını dinlendiriyordu.

Düğün planlama salonunun kapısından koştur koştur birinin girdiğini görünce bakışları oraya çevrildi. Füsun annesini görünce adeta gözleri parladı. Yetişemeyeceğini sanmıştı ama gelmişti işte! Her ne kadar Burak bir müttefik sayılsa da, Füsun annesi gerçek bir kız tarafıydı. Asıl müttefik oydu.

"Hoş geldin annecim," diyerek Füsun Hanım'la öpüşerek selamlaştı.

"Hoş bulduk hayatım. Kusura bakma ya... Dersi erken bitirdim fakat bu sefer de bir öğrencinin sıkıntısı çıktı, o uzadı. Yetiştim neyse ki... Seçtiniz mi?"

"Hala net bir karara varamadık. Seçenekleri azalttık fakat," diye mırıldandı Ebru. Elizabeth Füsun Hanım'ın gelişini görmüş, ondan tarafa dönmüştü. Füsun Hanım Elizabeth'i muhatap almadan önce telefonla konuşmakta olan Burak'la ufak bir el selamıyla anlaştı.

"Hoş geldiniz Füsun Hanım," dedi Elizabeth. Ebru onun Türkçesini zaman zaman bilerek bozduğunu düşünüyordu. Sanki gerçek bir İngiliz asilzadesi olduğunu hatırlatmak istiyordu da, ondan hafifçe kayan bir Türkçeye dönüyordu aslında oldukça iyi ve akıcı olan dili.

"Hoş bulduk Bayan Elizabeth, nasılsınız?" Füsun Hanım'ın sesleniş tarzı Ebru'nun gülmemek için dudaklarını sımsıkı birbirine bastırmasına neden oldu. Orhan babası Elizabeth'ten bahsederken sürekli 'Misiz Elizabeth' diyor, ona takılıyordu. Füsun Hanım'ın ağzında oradan yer etmiş olmalıydı bu unvan.

"Biraz yorgun. Uğraşıyorum işte çocuklar için. Siz nasılsınız? Geciktiniz, ben daha erken gelirsiniz diye düşünmüştüm."

İşte burada Ebru konuşurdu! Burak falan dinlemezdi.

"Füsun annem okuldan, üniversiteden geliyor Elizabeth Hanım. Kendisi oldukça meşgul bir insan." İçinden devam etti. 'Kimilerinin aksine hazıra konmayıp hala çalışıp kendi parasını kazanan nadir eski kalelerden'

"İnanın bu dönem hiç boş zamanım yok. Bütünleme sınavları bir yandan, lisansüstü öğrencilerinin dersleri hala devam ediyor sayılır... Ama düğün zamanına kadar her şey durulmuş olacak neyse ki. Son hazırlık demlerinde sonuna kadar kızımın yanında olacağım," diyerek Ebru'ya bakıp gülümsedi Füsun Hanım.

Elizabeth rahatsız bir gülümseme ifadesiyle ikiliye baktıktan sonra davetiye seçimine geri döneceği esnada, Burak da telefonunu cebine yerleştirerek gruba geri dâhil oldu. "Kusura bakmayın lütfen. Füsun Hanım, nasılsınız? Gelebilmenize çok sevindim."

GÜZEL GÜNLER KULÜBÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin