10. Bölüm

6.1K 556 205
                                    

Ekin salondaki üçlü kanepede otururken ayaklarını sehpaya uzatmıştı. Dirseğini kolçağa dayamış, Güzin abla gibi duruyordu. Ekin Bir hemen yanındaydı. Her zaman yaptığı gibi tüm ilgisi telefonundaydı. Bu sefer Ekin çaktırmadan bakmıştı, bir internet sayfasında bir yazı okuyordu.

Telefonunun ışığını söndürdüğünde hemen "Kitaba ne yazdın? Baya uzun süre kaldın?" diye sordu dayanamayıp. Sözünde durup gidip bakmayacaktı ama en azından biraz çıtlatsın istiyordu.

Ekin Bir, bir kolunu Ekin'in arkasına doğru atıp ona döndü. Aynı Ekin gibi ayaklarını uzattı. "Söz verdin, bakmayacaksın kesinlikle!"

"Tamam sözüm söz, bakmayacağım. Ama biraz kopya ver bari."

"Olmaz. Zaten sakladım kitabı kütüphanene. Eğer sürekli düşünüp kafanı bununla meşgul etmezsen gözünün önüne gelmeyeceği için görmeyeceksin. O zaman daha az merak edersin. Çok uzun sürmeyecektir, bakman gereken zaman gelir gelmez söyleyeceğim."

Ekin Bir böyle konuştukça Ekin daha bir tuhaf oluyordu. Adam intihar falan mı edecekti? Bakman gereken zaman gelecek falan diyordu yani... İnsan bi huzursuz oluyordu.

Harun'un yönettiği DJ setinden Blind Guardian'ın Bard's Song'unun notları yükselmeye başladığı an salonda bir keyif 'ooo'laması oldu. Ekin Bir ahlayarak kafasını geri düşürdü. "Bu şarkı aklıma tek bir şey getiriyor ve ben direkt o dünyada kayboluyorum."

Tam bahsettiği şeyin açıklamasını yapacağı an Ekin de onunla aynı anda "Yüzüklerin Efendisi," dedi. Ekin Bir kafasını kaldırdığında birbirlerine gülerek baktılar.

"Gelmiş geçmiş en müthiş seri." Ekin Bir'in sesi aşırı derecede kendinden emindi. "O adamın o dönemde böyle bir hayal gücüyle o dünyayı yaratmış olması... Acayip saygı duyuyorum."

Ekin heyecanla onaylarcasına başını salladı. Şarkının nakarat kısmı geldiğinde salonda bağıra bağıra ezbere söyleyen topluluğa katılarak onlar da mırıldanmaya başladılar.

"Tomorrow will take us away. Far from home, no one will ever know our names. But the bards' songs will remain..."

Kısa bir sessizlik anından sonra Ekin beklentiyle "Sen Harry Potter da seviyorsundur o zaman?" diye sordu. Genelde otuz yaş üstü pek yakalayamamıştı onun büyüsünü.

"Şaka mı yapıyorsun? En az dörder kere okudum tüm kitaplarını. Filmleri kaç kez izlediğimi bilmiyorum."

"Taht Oyunları?"

"O adam o seriyi bitiremeden ölürse, ben bitiririm. Çok ciddiyim."

Ekin Bir'in samimi, komik ama bir o kadar da ciddi cevabından sonra Ekin kahkahalara boğuldu. Ekin Bir durup onun gülmesini izledi.

Ekin durulmayı başardığında, Ekin Bir derin bir nefes alıp "Hadi gidip biraz kitap okuyalım. Hala şu meşhur terası göremedim," diyerek ayağa kalktı. Ekin de verdiği sözü hatırlayarak aceleyle doğruldu.

Beraber Ekin'in odasından okuyacaklarını aldıktan sonra merdivenlerden çatı katına çıktılar. Ekin Bir uzun boyu yüzünden kenardan odanın ortalarına gelene kadar biraz eğilmek zorunda kaldı. Terasa çıkmadan önce Ekin Harun'un odasından üstlerine alabilecekleri kalınca bir örtü baktı ama dünyanın en ateşli insanı olan Harun'un pek fazla kalın örtüsü yoktu. Dolabındaki tek kalın battaniyeyi çıkarıp Ekin Bir'e uzattı. "Sen bunu al, ben aşağıdan kendime de bir tane bulayım," deyip dönmüştü ki Ekin Bir onun kolunu yakalayıp Ekin'i durdurdu. "Bununla idare ederiz ikimiz," diyerek tatlı bir şekilde göz kırptı.

Ekin kalbi deli gibi çarparken Ekin Bir'le beraber terasa çıktı. Kalbi bu kadar hızlı attığına göre birazdan duracaktı. Tek açıklaması buydu.

GÜZEL GÜNLER KULÜBÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin