30. Bölüm

5.7K 482 152
                                    

Ekin hızlı adımlarla evinin sokağında darmadağın vaziyette yürürken hala gözyaşları yüzünden görüşü bulanıktı. Ekin Bir'in evine giden yolu ezberlemişti artık. O yüzden önüne bakma ihtiyacı hissetmeden savruk halde yürümeye devam edebiliyordu.

İki taraflı olarak arabaların park etmiş olduğu dar, karanlık sokakta sessizliğin içinde yürürken birden Ekin Bir'in "Buğday tanesi?" diyen sesini duyduğunda başını kaldırdı. Ekin Bir'i birkaç adım ötesinde görünce durdu. Ekin Bir de onunla aynı anda duruverdi.

Sanki saatlere dönüşen uzun saniyeler boyunca birbirlerine baktılar. Ekin Bir, sevdiği kadın karşısında öyle ağlarken iyice paramparça oluyordu.

"Hala mı benim yüzümden ağlıyorsun küçük buğday tanesi?"

Ekin belki de yüzüncü kez gözyaşlarını sertçe sildi. Ağlamamak için kendini zorladı. Kırgın bir ses tonuyla konuştu. "Aynı paragrafta, aynı konu içinde o kadar keskin bir şekilde geçmiş zamandan şimdiki zamana geçemezsin," dedi. "İlk önce 'fark ettim' diye bir ifade kullanıp, iki cümle sonra 'görülüyor' dememelisin."

Ekin Bir'in dudaklarından kısa bir gülüş döküldü. Yüzü aydınlandı birden. Ekin ona birkaç adım daha yaklaşırken kitabı açtı. "'Sen daha bihaber o geçidi aştığından; ben bu diyarda mesudum.' Bu nedir? Devriklik bir yanda, fiiller tümleçler hiçbir şey birbirini tutmuyor... Edebiyat mı yapıyorsun böyle? Çok vasat bir tabir bu... Noktalı virgülü de yanlış kullanmışsın."

Ekin Bir biraz daha derin güldü. O da Ekin gibi birkaç adım attı. İyice onun yakınına geldiğinde "Sen varsın artık. Düzeltirsin hataları. Çizersin üstünü, yeniden yazarsın. Hayır demem ben," dedi.

"Ben her bir hatanın üstünü çizmeye çalıştığımda ve sen yazdığım yeni şeyi beğenmediğinde beni acizlikle suçlayacak mısın?"

Ekin Bir, Ekin'in oldukça açık olan göndermesi üzerine gözlerini hüzünle kapatarak eliyle yüzünü ovuşturdu. "Ben o akşamki çıkışım için gerçekten çok üzgünüm Ekin. Bir anda nasıl oldu... anlayamadım. İnan bana isteyerek yapmıyorum. Bazen oluyor işte öyle. Duygularımı kontrol etmekte iyi değilim ben."

Ekin yine üzülerek baktı Ekin Bir'e. Ekin Bir bakışlarını kaçırarak sağa sola bakındı. Dudaklarını araladı bir şeyler demek için. Kapadı. Ardından tekrar araladı. "Ben... Benim aslında... bir şey var aslında söylemek istediğim ama korktuğum... neyse... bu bir bahane değil zaten. Yaptıklarıma değil. Sana söz veriyorum üstesinden geleceğim. Çabalayacağım. Sen yeter ki bana bir şans daha ver."

Ekin biraz şüphelenmeye başlayarak kaşlarını çattı. Karşısında duran Ekin Bir göz temasından kaçınıyor ve garip bir şeyler geveliyordu. İyice meraklandırıyordu insanı.

"Ne? Söyle Ekin! Yalvarırım söyle."

Ekin Bir endişe ve hüzün dolu mavi bakışlarını Ekin'e doğru indirdi. Elleri paltosunun ceplerinde yumruk haldeydi. "Söylersem korkup kaçmayacağına söz verir misin?"

Ekin elinde duran kitabı havaya kaldırarak tutarken "Burada yazdığın şeyler bu kadar doğruyken nereye kaçabilirim ki?" diye sordu.

Ekin Bir buruk bir tebessüm etti Ekin'e. "Kelimesi kelimesine inandığım şeyler. Seni birazcık tanımam yetti. Senin benim için tek yol olduğun en baştan belliydi Ekin Akyol..."

"O zaman seni bu kadar huzursuz eden ve hırçınlaştıran şeyin ne olduğunu söyle artık bana. İzin ver yardım edeyim her neyse bu."

Ekin Bir derin bir nefes aldı. Ellerini ceplerinden çıkarıp Ekin'in saçlarından geçirdi parmaklarını. Uzanıp haftalardır özlemden kavrulan dudaklarını onun dudaklarıyla buluşturdu. Nefesi bitene kadar öptü Ekin'i.

GÜZEL GÜNLER KULÜBÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin