Sıla önündeki tabağı eşeleyip duruyordu. Dakikalardır ağzına bir lokma koymamıştı. Evlenme teklifi aldığını ve sevdiği adamın onu istemeye geleceğini ailesine söylemesi gerekiyordu. Ama ödü kopuyordu işte. Daha önce hiç bu tarz bir şey olmamıştı. Hiç ailesine bu kadar büyük bir şey söylemesi gerekmemişti.
Aslında bazen evlenip gidecek olmasına evdekilerin sevineceğini düşünüyordu. Onlar için iyi bir şey olacağını... Fakat sonra Suat abisinin kendisini Harun'la beraberken gördüğünde olanlar aklına geliyordu. Ya bu işin sonu çok tatsız olurduysa? O zaman ne olacaktı?
Sonunu hiç kestiremediği için bir yerden başlaması gerekiyordu artık. Harun bu hafta gelmeyi planlıyordu. Sıla da ne kadar hızlı olursa o kadar iyi olacağını düşünüyordu. Bu evden çıkmak için gün sayıyordu sonuçta. Onu bu evlilik süreci boyunca birçok zorluk bekliyordu ama tüm bu zorlukları aşmaya çalışmaya razıydı.
Önce bir ailesini ikna edebilirse... En büyük sorunu oydu.
"Kızım daha fazla eşeleme tabağındakileri. Biraz ye aç değilsen de." Sıla başını kaldırıp konuşan babasına baktı. Yüzüne bakıldığında ne kadar gergin olduğu çok rahat görülüyor olmalıydı. Bu yüzden babası "Neyin var senin?" diye sormuş olabilirdi.
Hafifçe doğrulurken bakışları yanındaki Samet abisiyle kesişti. O da endişeyle bakıyordu kardeşine. Neler olduğunu merak eder gibi...
"Biliyorsunuz. Finaller yaklaşıyor. Bir ay sonra okulum bitmiş olacak, inşallah tabii."
"İnşallah kızım," diye mırıldandı babası yemeğini yerken. Samet Sıla'nın saçlarını okşayarak "Buna mı geriliyorsun Gurbet Kuşu? Öyle böyle bitirirsin sen," diyerek ona destek oldu. Ardından alaycı bakışları okulunu uzatmış olan haylaz Süha'yı buldu. Süha hala üçüncü sınıfı okuyordu Sıla'dan büyük olmasına rağmen.
"Aman artık bitirsin de! Evlenme yaşı da geldi de geçiyor!" Annesinin bu sözleri üzerine Sıla hemen ona döndü. Yine duramamış, lafını sokuşturmuştu. Ama sağ olsun Sıla'yı sözleriyle hem kızdırmış, hem de cesaretlendirmişti şimdi. Biraz da yolunu açmıştı.
"Aslında evet. Konu da biraz o..." diye geveledi Sıla. Genzini temizlerken çatalını tamamen tabağının yanına bıraktı. Bir anda tüm gözlerin üzerinde olduğunu hissetmişti. Kalbi heyecandan ve korkudan çok hızlı atmaya başlamıştı.
"Beni istemeye gelmek istiyorlar," dedi tek nefeste. Direkt göz temasını babasıyla kurdu. Çünkü onun sözü önemliydi. Samet, kardeşinin yanında titrediğini hissedebiliyordu.
"Kimler? Bizim haberimiz yok?" diye lafa atladı annesi hemen. "Böyle şeyler için benimle konuşmaları gerekmiyor mu?"
Sıla bakışlarını babasından çekmedi. Babası da çatalını kaşığını kenara bırakıp ağzını sildi. Konuşmaya devam etmesini bekler gibi Sıla'ya bakıyordu.
"Bir süredir tanıdığım biri. Çok iyi bir insan. İyi kalpli, dürüst, akıllı..."
"Nereden tanıyormuş seni bu delikanlı?" diye sordu babası. Sıla susup cevap veremeyince Suat güldü. "Yüzünden belli değil mi baba kim olduğu? Ortalıkta beraber fink attığı herif işte. Delikanlı falan da değil yani. Bariz koca herif."
"Suat düzgün konuş! Kardeşin bu kız senin. Laflarına dikkat et!" Samet yine Suat'ı boğmak için yanıp tutuşuyordu.
Sıla kızgın bakışlarını Suat'a çevirdi. Annesi "Abin doğru mu diyor? O adam mı?" diye sordu. "Sen onunla görüşüyordun da bize yalan mı söyledin?"
Sıla dudaklarını kemire kemire tekrar babasına döndü. "Ben yanlış hiçbir şey yapmadım. Sizi üzecek bir şey de yapmadım. Evlenmek istiyor işte benimle. Niyeti ciddi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜZEL GÜNLER KULÜBÜ
RomanceKerem: İyi bir avukat, deli dolu bir insan, mükemmel bir arkadaş. Bahar: Enerjik kişilik, sabırlı karakter, mükemmel bir arkadaş. Çağatay: Keza iyi bir avukat, esrarengiz sempatik, mükemmel bir arkadaş. Ebru: Süper anne, daimi bekar, mükemmel bir ar...