32. Bölüm

5.2K 543 132
                                    

Ebru'nun hayatında geri dönüp baktığında 'yer yarılsa da içine girsem' dediği anlar yok denecek kadar azdı. Bu yaşadıklarının en büyüğüydü.

Neslişah, Burak hafifçe yana çekildiğinde Ebru'nun yüzünü görmesiyle "Sen?!" diye içi çekilir gibi tıslayarak, sesi de biraz yüksek çıkacak şekilde tepki vermişti. Adeta Burak'ın bir kadınla öpüşüyor olmasından ziyade, öptüğü kadının tanıdık biri çıkmasına şaşırmış gibiydi. Ebru ışık hızıyla ellerini Burak'ın omuzlarından çekerek ve ondan bir adım geri kaçarak tüm temaslarına son vermişti. Kalbi yerinden çıkacak gibi atıyordu panikten.

Burak'sa her zaman olduğu gibi sinir bozucu derecede rahat ve ifadesizdi. Neslişah da bu konuda Burak'ı muhatap alamayacağını, onun asla ama asla açıklama yapmadığını biliyormuş gibi sadece Ebru'nun yüzüne bakıyordu.

Ebru korkuyla yutkunarak iyice arkasındaki arabaya doğru yapıştı. Şu an utançtan mosmor olacak seviyeye geldiğine emindi. Bu kadının bir gün bu gerçeği öğreneceğini biliyordu ancak hiçbir zaman bunun bu şekilde olabileceğine ihtimal vermemişti. Olabilecek en kötü şekilde öğrenmişti.

"Sen!?!" diye daha yüksek sesle ve daha çok şok geçiyormuş gibi tepki vererek, birkaç adım yaklaştı bu sefer Neslişah. Onun arkasında duran üç kadın arkadaşı benzer dehşet ifadelerle bakıyorlar, kıpırdamıyorlar hatta nefes dahi almıyorlardı.

"Ebru arabaya geç!" dedi Burak net bir şekilde. Ebru, İsviçre'deki 'metres' yakıştırması olayından beri ilk kez Burak'tan, Neslişah'la konuşurken kullandığı o meşhur ciddi ses tonunu kendisine hitaben duyuyordu. Fakat emre itaat edemiyordu. Ayakları olduğu yere yapışıp kalmıştı. Dizleri titriyordu ama kıpırdatamıyordu da aynı zamanda.

"Bu nasıl... bir dakika bir dakika..." dedi gülerek Neslişah. Sağ elini zarifçe havaya kaldırdı. Alaycı ifadeyle gülen yüzünü hızla ciddileştirdi. Gözleri Burak'la Ebru arasında mekik dokumaya başladı. "Siz benimle dalga mı geçiyorsunuz?" diye sordu bir kez daha gördüklerine inanamazmış gibi gülerek.

"Ebru arabaya bin dedim!" dedi Burak sesi daha da sertleşmiş bir şekilde. Ebru ona itaat etmek ve etmemek arasında bocalarken, şoförün kendisi için açık tuttuğu kapıya doğru yöneldi. Neslişah Burak'ı direkt pas geçerek Ebru'yu kolundan yakalayıp durdurdu.

"Ebru bir dakikalığına hiçbir yere binmiyor Burak. Önce bana burada neler olup bittiğini açıklayacak."

'Şimdi burada Bahar olsa, benim gibi kendisini boşanmış iki velisinin arasında kalmış çocuk gibi hissetmezdi' diye düşündü Ebru. Bu eski çift kendisi hakkında sürekli bir şeyler diyordu ve kendisi biraz bile tepki veremiyordu. Oysaki babalar gibi ortaya çıkarak konuşması gerekiyordu.

Gerçi ne diyeceğini hiç bilemiyordu ya. O Neslişah'a karşı kendini hep suçlu hissetmişti. Hala da hissediyordu.

"Neslişah benim sabrımı zorlama! Kimsenin sana bir açıklama borcu yok. Seninle gerektiği zaman ben konuşurum. Ebru bin şu lanet arabaya!"

Neslişah Burak'a bir an için bile bakmadan delici kahverengi bakışlarını Ebru'nun mavilerine sabitledi. "Şu an konuşmazsan seni onsuz bulduğumda gelip konuşturacağımı biliyorsun—"

Burak Neslişah'ın sözleri üzerine bıçak gibi onun lafını keserek sertçe aralarına doğru kaydı. "Öyle bir dünya yok Neslişah! Uzak duracaksın Ebru'dan."

Ebru en nihayetinde "Ben gerçekten çok özür dilerim sizden," diye kekeledi kısık bir sesle. "Sakın!" dedi Burak bir kez daha. Ebru'yu resmen zorla iterek arabaya bindirdi. Kapıyı üstüne kapattı. Kendi tarafına gitmeden evvel Neslişah'a gözlerinden ateşler saçarak baktı. "Sen oğlumun annesisin, sana hala saygı duyduğumu biliyorsun. Beni çocukluğumdan beri tanıyorsun. Beni nelerin çileden çıkardığını da çok iyi biliyorsun. Ona göre davran, Neslişah... Kalbin kırılmasın."

GÜZEL GÜNLER KULÜBÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin